KDV reformunda ithalatta yaşanan sorunlar da dikkate alınmalı

Sercan Bahadır | 24/04/2017 | (Tüm Yazılar)

Maliye Bakanlığı’na bağlı Vergi Konseyi tarafından Katma Değer Vergisi (KDV) Kanunu’nun yeniden gözden geçirildiği bir çalışma yürütülüyor ve birçok şirketten bu yönde görüşler talep ediliyor. Özellikle bu çalışma başlangıcında Maliye Bakanı Sn. Naci Ağbal’ın, KDV’nin tüketici üzerinde bir yük olması gerekirken, üretici üzerinde bir yük haline geldiği yönündeki açıklaması önemli bir konuya işaret ediyor. Bu çerçevede ithalat aşamasında uygulanan KDV sorunlarının da dikkate alınması gerekiyor.

Daha önce, aynı KDV’nin gümrük idaresine veya vergi dairesine ödenmesi konusunun bir sorun olmaktan çıkartılması gerektiğini ifade etmiştik. Nitekim gelir idaresi ile gümrük idaresi arasında yapılan yazışmalar ile iki kuruma ödenen KDV’nin karşılıklı mahsup edilebileceği yönünde bir gelişme yaşanıyor. Ancak bunun kadar önemli bir konu da, ithalattaki gözetim uygulaması sonucu KDV’nin üretici üzerinde ciddi bir yük yaratması oluyor.

Gözetim uygulaması nasıl oluyor

Gözetim uygulaması, yerel üreticileri dış rekabetten koruma araçlarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Ekonomi Bakanlığı tarafından yürütülen bu araç, ithal edilen ürünlerin belli bir fiyatın altında ithal edilmesi halinde Gözetim Belgesi alınma yani bir izin alınma zorunluluğu getirilmesi suretiyle tatbik ediliyor. Bu izin alma süreci bazen ciddi bir zaman alabiliyor (1 veya 2 ay), bazen de olumsuz olarak sonuçlanabiliyor. Bu nedenle de, izin alma süreci ithalatçılar açısından bir alternatif yol olarak değerlendirilemiyor. Bunun yerine, eşyanın gerçek bedeli daha düşük olmasına karşın gözetim nedeni ile eşya bedeline fiktif bir ilave yapılarak ithalat işlemleri gerçekleştiriliyor. Bu eklenen tutar üzerinden ithalat vergileri (gümrük vergisi, KDV, ÖTV gibi) ödeniyor. Böylece, ithal edilen ürünün birim maliyeti artırılarak yurt içindeki üreticiler lehine bir durum yaratılmış olunuyor. Şayet gözetime konu ürünün yurt içinde üreticisi yoksa bu kez tüketici aleyhine bir durum yaratılmış olunuyor.

Örneğin, Ekonomi Bakanlığı tarafından 11.04.2017 tarihinde otomobil, kamyon ve otobüslerde kullanılan çelik kuşaklı radyal dış lastikler için brüt kg başına 3 ABD Doları gözetim uygulaması getirilmiştir. Bu uygulamaya göre, kg başına birim fiyat 2,5 USD olması halinde ya Ekonomi Bakanlığından Gözetim Belgesi alınarak ithalat gerçekleştirilecek ya da 0,5 USD birim başına ilave gümrük kıymeti ekleyerek ilave ithalat vergileri getirildi.

KDV bir maliyet olmamalı

Dolaylı vergilerden KDV, yansıtılabilen bir vergi olduğu için üretici açısından bir maliyet olarak değerlendirilmiyor. Çünkü üretici yüklendiği KDV’yi, bir sonraki üreticiye ve/veya tüketiciye yansıtılmak suretiyle tahsil ediyor, böylelikle üretici üzerinde bir KDV yükü oluşmuyor. Ancak ithalatta ödenen katma değer vergisinin indirimi mümkün olsa da, ithalattaki gözetim uygulaması göz önüne alındığında, katma değer vergisi matrahını arttıran ana bir neden olabiliyor. Hatta bu uygulamalar, KDV'nin nihai tüketici üzerinde kalması ve dolayısıyla üreticiler üzerinde bir yük oluşturmaması prensibini olumsuz yönde etkiliyor (devren KDV sorunu yaşayanlar için) ve bu nedenle KDV mekanizmasının çalışma mantığı açısından uyumsuzluk yaratabiliyor.

Konuyu bir örnek ile anlatalım. Mal bedeli aslında 30 TL olan ama gözetim nedeni ile 50 TL üzerinden % 18 KDV ile 9 TL KDV ödeyen firma bu ödenen KDV'yi "191 İndirilecek KDV" hesabına girecek ve yurt içinde 40 TL'ye sattığı aynı ürüne ilişkin % 18 KDV ile 7,2 TL KDV hesaplayıp 391 Hesaplanan KDV hesabına girecektir. Dolayısıyla bu işlem sonucunda 191 İndirilecek KDV hesabı, 391 Hesaplanan KDV hesabına göre 1,8 TL (9 TL – 7,2 TL=1,8 TL) daha fazla olacaktır. Bu işlemin bu şekilde tekrar edeceği düşünüldüğünde, firmanın önemli seviyede bir devreden KDV pozisyonunda olacağı açıktır.

Ne yapılmalı?

Son dönemde gözetim uygulamasının yaygın olarak kullanıldığı ve ürün çeşitliliğin arttığı görülüyor. Sadece Nisan ayında (şu an için) 3 adet gözetim uygulamasına ilişkin tebliğ yayınlandı. Bu sayede gözetim uygulaması nedeniyle devreden KDV sorununun yaygınlaştığı görülüyor. Bu sorununun önüne geçmek için, amacına da uygun olarak, gözetim uygulamasının sadece gümrük vergisi için tatbik edilmesi gerekiyor. Bunun için yapılan düzenlemelerde “KDV hariç” hükmüne yer verilebilir. Bu sayede anılan uygulama KDV mekanizmasının doğru işlemesine bir engel oluşturmaz.

Ayrıca, gümrük mevzuatının değişken yapısı ve düzenli olarak getirilen yeni koruyucu politikalar göz önüne alındığında, KDV mekanizması üzerinde oluşabilecek uyumsuzlukların sayısının artabileceği ihtimalinin dikkate alınması gerekiyor. İthalat işlemleri için Gümrük Kanunu yerine sadece Vergi Usul Kanunu (VUK) tatbik edilebilir. Bunun için gümrük idaresine bu yetki verilebileceği gibi ithalattaki KDV konuları aynı ithalattaki KDV’nin iadesi konusunda olduğu gibi gelir idaresine iletilebilir. Bu yaklaşım, hem KDV mekanizmasının hem de gümrük işlemlerinin daha sağlıklı yürümesini sağlayacaktır.

 

 

Bu makalede yer alan açıklamalar, yazarının konu hakkındaki kişisel görüşünü yansıtmaktadır. Makaledeki bilgi ve açıklamalardan dolayı EY ve/veya Kuzey YMM ve Bağımsız Denetim A.Ş.’ye sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz.