Türkiye 2016 uluslararası vergi rekabeti endeksi’nde ilk 10’da

Elif Karaca | 01/12/2016 | (Tüm Yazılar)

Bir ülkenin vergi kanunlarının yapısı ekonomik performansının da önemli bir belirleyicisidir. İyi kurgulanmış vergi yasaları, mükelleflerin uyum göstermelerini kolaylaştırıp ekonomik kalkınmayı desteklemesinin yanı sıra hükümetlerin önceliklerinde kullanılmak üzere yeterli gelirin elde edilebilmesine de katkı sağlar. Buna karşılık, zayıf bir yapıya sahip vergi sistemleri maliyetli olabileceği gibi karar alma süreçlerine ve yurtiçi ekonomiye zarar verebilir.

Son dönemde çok sayıda ülke bunun farkına vardı ve vergi yasalarında reforma gitti. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) üyesi ülkeler genelinde son yıllarda kurumlar ve bireysel gelirler üzerindeki marjinal vergi oranı belirgin şekilde azaldı. Günümüzde çok sayıda ülke bordroda yer alan kesintiler ve KDV gibi genel kapsamlı vergiler yoluyla önemli miktarda gelir sağlıyor.

Endekste 35 ülke yer alıyor   

Uluslararası alanda vergi politikalarıyla ilgili veriler toplayarak araştırmalar yayınlayan Washington merkezli bir düşünce kuruluşu olan Tax Foundation’ın hazırladığı Uluslararası Vergi Rekabeti Endeksi’ne (ITCI) göre, Türkiye 2016 yılında 35 ülke arasında en rekabetçi 10. ülke konumunda bulunuyor. Ülkelerin vergi rekabetinde bulundukları durumu ölçen söz konusu endeksin ilk sırasında Estonya yer alırken, bu ülkeyi Yeni Zelanda ve Letonya izliyor. Endekste 4'üncü sırada yer alan İsviçre'yi, İsveç, Hollanda ve Lüksemburg takip ediyor. Avustralya endeksin 8'inci, Slovakya ise 9'uncu sırasında yer alıyor. Gelişmiş ülkeler arasında yer alan İngiltere 16, Almanya 20, ABD ise 31'inci sırada bulunuyor. Endekste Yunanistan, Portekiz, İtalya ve Fransa son sıralarda.

Bir süredir imalat, yatırımlar ve istihdamın teşvik edilmesi ile tasarrufların artırılması kapsamında önemli düzenlemeleri hayata geçiren Türkiye’nin, önümüzdeki dönemde vergi mevzuatının basitleştirilerek daha etkin hale getirilmesiyle vergi rekabeti sıralamasındaki yerini daha da iyileştirip sağlamlaştırması beklenebilir. 

Yeni Zelanda vergi sistemindeki reformlarıyla örnek ülke 

Uluslararası Vergi Rekabeti Endeksi 2016 listesinin ikinci sırasında yer alan Yeni Zelanda vergi sisteminde reform yapan ülkeler için güzel bir örnek. Hazine Bakanlığı baş ekonomisti 2010’da yaptığı bir konuşmada, “Kurumlar ve kişisel vergilerde global trendler Yeni Zelanda’da sistemi uluslararası alanda daha az rekabetçi hale getirdi” açıklamasını yapmıştı. Bunun ardından küresel trendlere karşılık olarak en yüksek marjinal bireysel gelir vergisi oranı yüzde 38’den yüzde 33’e, kurumlar vergisi yüzde 30’dan yüzde 28’e düşürüldü ve sistem daha çok mal ve hizmet vergilerine dayalı bir hale getirildi.  

Diğer taraftan, bazı ülkeler ise global trendlere ayak uydurma çabası içerisine girmedi. ABD’de federal, eyalet ve yerel kurumlar vergisi oranı toplamı yüzde 39 seviyesinde yer alıyor ve bu OECD ortalaması olan yüzde 25’in çok üzerinde.

Rekabetçi vergi yasası, sürdürülebilir büyüme ve yatırım getiriyor

Rekabetçi bir vergi yasası marjinal vergi oranlarının düşük kalmasını sağlar. Günümüzün küreselleşmiş dünyasında sermaye hareketliliği çok yüksek ve işletmeler en yüksek getiriyi elde edebilmek için dünya genelinde istedikleri sayıda ülkede yatırım yapma yoluna gidebilirler. Bu da şirketlerin, vergi sonrası getiri oranını maksimize edebilmek amacıyla yatırımlarda vergilerin daha düşük olduğu ülkeler aramalarına, vergi oranlarının çok yüksek olması ise yatırımların başka yerlere yönelmesine ve dolayısıyla ekonomik büyümede yavaşlamaya neden oluyor. Rekabetçi bir vergi yasası sürdürülebilir büyüme ve yatırımları beraberinde getiriyor. Bir ülkenin ekonomik performansında vergi dışında başka faktörlerin de etkisi olsa da verginin ülke ekonomisinin sağlığı üzerinde önemli bir rol oynadığı ortada.

Estonya’nın başarısının sırrı

ITCI hazırlanırken bir ülkenin vergi sisteminin rekabetçi olup olmadığının değerlendirilmesi sırasında, 40’ın üzerinde vergi politikası değişkeni dikkate alınıyor. Kurumlar vergisi, bireysel gelir vergisi, tüketim vergileri, emlak vergisi ve denizaşırı yatırımlar aracılığıyla elde edilen kazançlara gösterilen yaklaşım dikkate alınan unsurların başında geliyor.

Sıralamanın başında yer alan Estonya’nın en yüksek genel puanı elde etmesinde, ülkenin vergi yasasının dört pozitif özelliği önemli rol oynadı. Birincisi kurum gelirlerinde sadece dağıtılan karlara uygulanan yüzde 20 vergi oranı. İkincisi bireylerin kar payı gelirlerinin tabi olmadığı, kişisel gelirler üzerindeki yüzde 20’lik vergi oranı. Üçüncü sırada emlak vergisinin, taşınmaz mülkün veya sermayenin değerinin vergilendirilmesi ile değil arazinin değerine göre tespit edilmesi yer alırken, son olarak yerli şirketlerin yurt dışında elde ettikleri gelirlerin Estonya’da vergiden muaf olması şeklinde açıklanabilir.

Fransa son sırada

Üç yıldır üst üste vergi rekabeti listesinin son sırasında bulunan Fransa ise OECD içerisinde en az rekabetçi vergi sistemine sahip. Yüzde 34,4 ile OECD içinde en yüksek kurumlar vergisi oranlarından birine sahip olan Fransa yüksek emlak vergisi, yıllık net varlık vergisi ve finansal işlemler vergisinin yanı sıra, hem kar payı hem de sermaye gelirleri üzerine uygulanan yüksek kişisel gelir vergisiyle de dikkat çekiyor.

Kurumlar vergisini bu yıl yüzde 32,1’den yüzde 29,9’a düşüren Japonya buna rağmen listede bir sıra gerileyerek 25’inci sırada yer aldı. Japonya’nın vergi rekabeti sıralamasındaki gerilemede KDV tabanının daraltılması ve en yüksek marjinal gelir vergisi oranının yüzde 51’den yüzde 56,1’e çıkarılması etkili oldu.

EY 2016 Uluslararası Vergi Rekabeti Endeksi Sıralaması

 

Bu makalede yer alan açıklamalar, yazarının konu hakkındaki kişisel görüşünü yansıtmaktadır. Makaledeki bilgi ve açıklamalardan dolayı EY ve/veya Kuzey YMM ve Bağımsız Denetim A.Ş.’ye sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz.