Yüksek kur ithalat bağımlılığımızı azaltmaz, aksine maliyeti artırır
Döviz kuru artışı ülke gündemini olduğu gibi gümrük gündemini de meşgul ediyor. Büyüme modeli olarak veya ithalatı azaltmak için yüksek kur bir tercih olabilir. İktisat bilimi açısından bunun geçerliliği ilgililerce tartışılır. Ancak bu tercihin dış ticaret açısından ne anlam ifade ettiğine bakmakta yarar var. Çünkü ithalat bağımlılığının yüksek olduğu dış ticarette yükselen kurlar ithalat maliyetlerinde ciddi artışa da neden olur.
İthalata dayalı büyüme modeli
Ticaret Bakanlığı aylık dış ticaret rakamlarını bu hafta paylaştı. Buna göre Kasım ayında ihracatımız bir önceki yılın aynı dönemine göre %33,44, ithalatımız ise 26,73 oranında artış ile gerçekleşiyor. İhracatımız 2021 yılı Kasım ayında geçen yılın aynı ayına göre bir önceki yılın aynı ayına kıyasla %33,44 oranında artarak 21 milyar 468 milyon dolar olarak gerçekleşmiş. Bu değer ile tüm zamanların en yüksek aylık ihracat rakamına ulaşılmış oluyor. Kasım ayında ithalatımız ise bir önceki yılın aynı ayına göre %26,73 artışla 26 milyar 794 milyon dolar olarak gerçekleşti. Kasım ayında dış ticaret hacmimiz bir önceki yılın aynı ayına göre %29,63 artarak 48 milyar 263 milyon dolara ulaşırken, ihracatın ithalatı karşılama oranı ise %80,1 olarak gerçekleşti.
Bu yıl kümülatif toplamda ihracatımızın 203 milyar dolaraa ulaşarak %33 gibi ciddi bir artış ile sonuçlandığı görülüyor. Ancak geçen yıl küresel salgın ile ihracatta bir azalma olduğunu da dikkate almak gerekiyor. Ama yine de ihracatın artmış olmasının her zaman memnuniyet verici olduğunu belirtmek gerekiyor.
Ancak bu yılki tedarik krizi, artan taşıma ve emtia birim maliyetlerini ve üzerine kur artışlarını dikkate aldığımızda ithalatta da bir artış olduğunu söylemek gerekiyor. Geçen yıla göre %22 oranında bir artış ile toplam ithalat tutarımız 242 milyar dolar olarak gerçekleşmiş görünüyor. Peki belirttiğimiz olumsuzluklara rağmen neden ithalatta bir azalış söz konusu olmuyor? Bunun temel nedeni ithalat ettiğimiz ürünlerin dağılımında gizli. Çünkü ithalat ürünlerinin %75-80’ini hammadde ve ara mallar oluşturuyor. Nitekim Kasım ayında gerçekleşen 26 milyar dolarlık ithalatın 21 milyar doları hammadde. Bu ürünlerin ithalat esneklikleri maalesef çok düşük. Fiyatta ve küresel gelişmelerden bağımsız üreticilerin ihtiyaçlarına bağlı olarak bu talepler oluşuyor. Üretmek, ihracat yapmak ve yurt içine satmak için bu hammadde ya da ara malına ihtiyaç duyuluyor. Bu ithal bağımlılık maalesef büyümemizi de yakından ilgilendiriyor. Büyümenin temel taşı olan ihracat ve istihdam, ithalat arttıkça artabiliyor.
Kur artışı ithalat maliyetlerini artırıyor
Kur arttıkça daha düşük maliyetli ürün tedarik etme arayışı da artabiliyor. Bu araştırma ve niyet o ürünün ülkede olması durumunda yurt içine de yönelebiliyor. Yüksek kur bir nevi tarife-dışı engel gibi görülüp yurt içine bir yönelme eğilimi de olabiliyor. Ancak ithal ettiğimiz ürünler maalesef yurt içinden tedarik edilecek nitelikte değil. Örneğin, en çok ithalata konu olan ürün enerji. Kasım ayında bile yaklaşık 65 milyar dolar ithalat yapılmış. Bu ürünlerde yurt içi tedarik etme olasılığı bulunmadığı için yüksek kura rağmen veya yüksek ithalat bedellerine rağmen ithal edilmesi gerekiyor.
Daha önce de bu konuyu değerlendirmiş ve sadece ithalat maliyetlerinin yani mal bedellerinin artmış olması ile karşı karşıya kalınmadığını vurgulamıştık. Aynı zamanda ithalat vergileri, gümrükleme maliyetleri gibi dolaylı olarak ithalat işlemlerinde de maliyet artışı da söz konusu. Çünkü ithalat vergisine esas alınacak kıymetin Türk lirası olarak beyanı zorunlu ve bu da T.C. Merkez Bankası döviz satış kurları üzerinden Türk lirasına çevriliyor. Yine gümrükleme süreçlerinde kurun esas alındığı işlemlerde de bir maliyet artışı oluyor. Taşıma işlemleri, tahmil-tahliye, konteyner indirme-bindirme, elleçleme, ordino gibi ilave masraflar da yer alabiliyor. Kur artışı ayrıca gümrük müşavir hizmet ücretlerini de etkiliyor. Gümrük müşavir ücretlerinin hesaplanmasına ilişkin tarifeye baktığımızda, ücret hesaplamasının eşya bedeli ile bağlı olan kalemleri olduğu görülüyor.
Ne yapmalı?
Üretim, işsizlik, ihracat, büyüme gibi makro-ekonomik göstergeler ile ithalat arasında doğrudan bir ilişki bulunuyor. Dış ticaret işlemlerimizdeki bu yapısal sorun, kur artışından olumsuz etkilenmemizin de en önemli nedeni. İthalatımızda da ağırlıklı Amerikan doları veya Euro döviz kuru ile işlem yapılıyor. Buna ilaveten hem emtia bedellerindeki artış hem tedarik sürecindeki kriz sebebiyle taşıma bedellerinin artması sonucu ithalatçı, ciddi bir maliyet ile karşı karşıya kalıyor. Bu noktada, kurdaki artışa karşı kur riskini almadan sadece TL kullanmak bir çözüm olabilir. Ancak bu her zaman mümkün olmuyor. Nitekim Kasım ayında Türk lirası ile yapılan ithalat 13 milyar 334 milyon TL ve bunun toplam ithalat içindeki payı %10’un altında.
Bu nedenle de kurları dikkate alarak bir ekonomi politikası oluşturmak daha önemli hale geliyor. Kur artışı, ithalata olan bağımlılığı azaltmak yerine daha yüksek maliyetler ile ithalat işlemlerini gerçekleştirmek ile sonuçlanıyor.
Bu makalede yer alan açıklamalar, yazarının konu hakkındaki kişisel görüşünü yansıtmaktadır. Makaledeki bilgi ve açıklamalardan dolayı EY ve/veya Kuzey YMM ve Bağımsız Denetim A.Ş.’ye sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz.