Page 14 - VG_Mayis2021
P. 14
Vergide Gündem
Hatice Tuncer
İştirak edilen kurumun tasfiyesi
durumunda ortaya çıkan olumsuz farkın
değerlendirilmesi
Giriş
Şirketlerin sona erme sebepleri (esas sözleşmede öngörülen sürenin sona ermesi,
işletme konusunun gerçekleşmesi, esas sözleşmede öngörülmüş sona erme
sebeplerinden herhangi birinin gerçekleşmesi, genel kurul kararı, mahkemece şirketin
iflasına karar verilmesi ve haklı sebeplerin varlığı gibi) Türk Ticaret Kanunu’nda sayılmış
olup, genel ve özel sona erme sebepleri olmak üzere iki grupta toplanmıştır. Şirketin
sona ermesi halinde şirket, tasfiye sürecine girmektedir. Şirketlerin sona ermesi
ve tasfiye süreci hem Türk Ticaret Kanunu açısından hem de vergisel açıdan önem
taşımaktadır.
Peki, iştirak edilen şirketin tasfiyesi durumunda, iştirakin kayıtlı değeri ile tasfiye olan
şirketin öz sermayesi arasında ortaya çıkan olumsuz fark kurum kazancının tespitinde
zarar olarak dikkate alınabilecek midir? Çalışmamızda, bu kapsamda ilk olarak iştirak
kazancı tanımlanarak şirketlerin tasfiye süreci ele alınacak, daha sonra iştirakin tasfiye
olması durumunda, kurum kazancının tespitinde ortaya çıkan söz konusu farkın zarar
olarak dikkate alınıp alınamayacağı hususu Gelir İdaresi ve Yargı açısından araştırılarak
değerlendirilecektir.
İştirak kazancı
Bilindiği üzere, herhangi bir kurumun başka bir kurumun sermayesine katılma payı
karşılığında elde edilen kâr payına “iştirak kazancı" denilmektedir. İştirak kazancı,
kurumların esas faaliyet konusu dışındaki önemli bir gelir kaynağıdır. İşletmenin
bu şekilde doğrudan veya dolaylı olarak diğer şirketlerin yönetimine ve ortaklık
politikalarının belirlenmesine katılmak üzere edindiği hisse senetleri veya ortaklık
paylarının izlendiği hesaba ise “İştirakler” adı verilmektedir. Günümüzde şirketler
arasında bu türden ilişkilere oldukça sık rastlanmaktadır.
Kurumların başka bir kurumun sermayesine iştirak etmesinden dolayı elde ettikleri
iştirak kazançları, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5’inci maddesinin (1) numaralı fıkrasının
(a) bendine göre kurumlar vergisinden istisnadır. İştirak kazançları istisnası ile genel
olarak vergilemede mükerrerlik önlenmek istenilmektedir. Söz konusu maddeye
göre, iştirak kazancı istisnası uygulamasında iştirak kazancını elde eden kurumun dar
veya tam mükellef olmasının bir önemi yoktur. Türkiye'de dar mükellefiyet esasında
vergilendirilen kurumların, başka bir kurumun sermayesine iştirak karşılığında elde
ettikleri kârlar da istisna kapsamındadır.
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5/1-a maddesinde yer alan iştirak kazancı, aslında
başka bir şirkete iştirak edilmesi nedeniyle bu hisse senetlerinin getirisi olan kârdır.
Ortaya çıkan kârdan ortaklar da yararlanmaktadır. Bu kazanç kurumlar vergisinden
istisna tutulmuştur. İştirak edilen şirketin zarar etmesi ise tam tersi bir durum olup bu
durumda da iştirak payını elinde tutan şirket bu zarara bir şekilde katlanmak durumunda
kalmaktadır.
14 Mayıs 2021