Skip to Content

Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortasi Kanunu Hükümleri Çerçevesinde, İşverenlerin, 2007 Yılı Başından İtibaren Yürürlüğe Girecek Bildirim Yükümlülükleri

Reyhan Kaya


Sosyal bir hukuk devleti olan ülkemizde vatandaşların sosyal güvenlik haklarını koruyarak gerekli önlemleri almak ve gerekli örgütleri kurmak, Anayasamızda Devlet’in görevi olarak tanımlanmıştır. 

 

Zira, sosyal devlet, bireyin huzur ve refahını sağlayan ve güvenceye alan, kişi ve toplum arasında denge kuran, emek ve sermaye ilişkilerini dengeli olarak düzenleyen, çalışanların insanca yaşaması ve çalışma yaşamının kararlılık içinde gelişmesi için sosyal, ekonomik ve mali önlemleri alarak çalışanları koruyan, işsizliği önleyici ve ulusal gelirin adalete uygun biçimde dağılmasını sağlayıcı önlemleri alan, adaletli bir hukuk düzeni kuran ve bunu sürdürmeye kendini yükümlü sayan, hukuka bağlı devlet olarak tanımlanmaktadır.

 

Diğer bir ifadeyle sosyal devletin asli görevleri arasında, kişilerin insanca yaşamalarını sağlayabilecek asgari yaşam düzeyinin temin edilebilmesi, herkese çalışma olanağı yaratılması, çalışanlara adaletli ve dengeli ücret verilmesi ve çalışamayacak durumda olanların sosyal güvenlik önlemleri ile korunması yer almaktadır.

 

Sosyal güvenliğin de içinde bulunduğu sosyal hakların devletçe tanınmış olması yeterli bulunmamaktadır. Söz konusu hakların uygulanabilmesi için devletin sosyal güvenlik sistemi oluşturması, bu alanda ortaya çıkarılacak kural ve kurumların da sosyal hukuk devleti ilkesine uygun olması gerekmektedir.

 

Sosyal güvenliğin işlevlerinin yerine getirilmesini amaçlayan kurallar ve kurumların tümü sosyal güvenlik sistemini oluşturmaktadır. Toplumsal dayanışmanın kurumsal duruma getirilmesini anlatan sosyal güvenlik sistemi, Devlet’in kurmakla görevli ve yükümlü olduğu sosyal güvenlik örgütü ile yine Devlet’in sosyal güvenliği sağlamak için alacağı önlemlerin tümünü kapsamaktadır.

 

Bu amaçla, bugüne kadar en çok bilinenleri T.C. Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur olan çeşitli sosyal güvenlik kurumları kurulmuş ancak günümüzde bu kuruluşların yukarıda belirtildiği şekilde etkin ve amacına uygun hizmet verebilmeleri imkansız hale gelmiştir. Hizmet vermek bir yana bu kuruluşlar içinde bulundukları ağır finansman problemleri sebebiyle ayakta bile duramaz hale gelmişlerdir. Böyle bir durum da sosyal güvenlik alanında reform ihtiyacını had safhaya ulaştırmıştır. Bu bağlamda 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu 20 Mayıs 2006 tarih ve 26173 sayılı Resmi Gazete’de kabul edilerek aynı gün yürürlüğe girmiştir. Yapılan bu yeni düzenleme ile yukarıda yer verilen üç ayrı sosyal sigorta kurumu yerine Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı adı altında yeni bir kurum kurulmuştur.

 

Söz konusu gelişmenin devamında, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 16 Haziran 2006 tarih ve 26200 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak 01 Ocak 2007 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.

 

Kanun kapsamında, devlet memurları ve diğer kamu görevlileri, hizmet akdine bağlı olarak çalışanlar, kendi hesabına bağımsız olarak çalışanlar, tarımsal işlerde ücretle çalışanlar ve tarımsal alanda kendi hesabına çalışanları kapsayan beş ayrı emeklilik sisteminin, aktüeryal olarak hak ve yükümlülüklerin eşit olacağı tek emeklilik sisteminde örgütlenmesi amaçlanmıştır.

 

Kanunda, sosyal sigortalar ile genel sağlık sigortası yönünden Kanun kapsamında sigortalı olarak nitelendirilebilen kişileri güvenceye alacak düzenlemeler yapılmaktadır. Bu bağlamda, Kanunda, sigortalardan yararlanacak kişiler ve sağlanacak haklar, bu haklardan yararlanma koşulları, finansman ve karşılanma yöntemleri belirlenmekte, sosyal sigortaların ve genel sağlık sigortasının işleyişine ilişkin ilke ve yöntemlere yer verilmektedir.

 

Bu yazımızın konusunu 2007 yılbaşından itibaren yürürlüğe girecek olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu kapsamında işverenlerin bildirim yükümlülükleri ile ilgili hükümler oluşturmaktadır.

 

I- İşveren, İşveren Vekili, Geçici İş İlişkisi Kurulan İşveren ve Alt İşveren Tanımı

 

Kanun çerçevesinde hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılan kişiler sigortalı sayılmakta, bu kişileri çalıştıran gerçek veya tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar da işveren olarak tanımlanmaktadır.

 

Diğer taraftan işveren vekili, işveren adına ve hesabına, işin veya görülen hizmetin bütününün yönetim görevini yapan kimse olarak betimlenmekte olup, Kanunda geçen işveren deyiminin, işveren vekilini de kapsadığı belirtilmektedir. İşveren vekili ve 4857 sayılı İş Kanununda tanımlanan geçici iş ilişkisi kurulan işveren, bu Kanunda belirtilen yükümlülüklerinden dolayı işveren ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmaktadırlar. İşverenin, devir sırasında yazılı rızasını almak suretiyle bir işçiyi; holding bünyesi içinde veya aynı şirketler topluluğuna bağlı başka bir işyerinde veya yapmakta olduğu işe benzer işlerde çalıştırılması koşuluyla başka bir işverene iş görme edimini yerine getirmek üzere geçici olarak devretmesi durumunda geçici iş ilişkisi kurulmuş olur. Bu halde iş sözleşmesi devam etmekle beraber, işçi bu sözleşmeye göre üstlendiği işin görülmesini, iş sözleşmesine geçici iş ilişkisi kurulan işverene karşı yerine getirmekle yükümlü olur. Geçici iş ilişkisi kurulan işveren işçiye talimat verme hakkına sahip olup, işçiye sağlık ve güvenlik risklerine karşı gerekli eğitimi vermekle yükümlüdür.

 

Alt işveren, bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde, iş alan ve bu iş için görevlendirdiği sigortalıları çalıştıran üçüncü kişidir. Sigortalılar, üçüncü bir kişinin aracılığı ile işe girmiş ve bunlarla sözleşme yapmış olsalar dahi, asıl işveren, bu Kanunun işverene yüklediği yükümlülüklerden dolayı alt işveren ile birlikte sorumludur.

 

II- İşverenler Tarafından Sigortalı Bildirimi ve Tescili

 

Kanun kapsamında işverenler, hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırıldıklarından dolayı sigortalı sayılan kişileri çalışmaya, meslekî eğitime veya zorunlu staja başladıkları tarihten önce sigortalı işe giriş bildirgesi ile Kuruma bildirmekle yükümlü kılınmışlardır.

 

Ancak işveren tarafından sigortalı işe giriş bildirgesi;

a) İnşaat işyerlerinde işe başlatılacak sigortalılar için, en geç çalışmaya başlatıldığı gün Kuruma verilmesi halinde,

b)Yabancı ülkelere sefer yapan ulaştırma araçlarına sefer esnasında alınarak çalıştırılanlar ile Kuruma ilk defa işyeri bildirgesi verilecek işyerlerinde; ilk defa sigortalı çalıştırmaya başlanılan tarihten itibaren bir ay içinde çalışmaya başlayan sigortalılar için, çalışmaya başladıkları tarihten itibaren en geç söz konusu bir aylık sürenin dolduğu tarihe kadar, Kuruma verilmesi halinde,

c) Kamu idarelerince yurt dışı görevde çalışmak üzere işe alınanların, işten ayrılmış olsalar dahi, çalışmaya başladıkları tarihten itibaren üç ay içinde, Kuruma verilmesi halinde,

 

sigortalılık başlangıcından önce bildirilmiş sayılacaktır.

 

Sigortalı işe giriş bildirgesinin şekli ve içeriği, bildirgenin verilme yöntemleri ve bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usûl ve esaslar, Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenecektir.


III- İşverenlerce İşyerinin Bildirilmesi, Devri, İntikali ve Nakli

 

Kanunun 11. maddesi öncelikle işyerinin tanımını ve kapsamını yaparak işyerinden anlaşılması gerekeni ortaya koymuştur. Kanunda işyeri, sigortalı sayılanların maddî olan ve olmayan unsurlar ile birlikte işlerini yaptıkları yerler olarak tanımlanmış olup, işyerinde üretilen mal veya verilen hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen işyerine bağlı yerler, dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden veya meslek eğitimi yerleri, avlu ve büro gibi diğer eklentiler ile araçların da işyerinden sayılacağını hüküm altına almıştır.

 

Bu kapsamda yeni bir işyeri kurduğunda işveren, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte, Kuruma vermekle yükümlü kılınmıştır. Şirket kuruluşu aşamasında, çalıştıracağı sigortalı sayısını ve bunların işe başlama tarihini, ticaret sicili memurluklarına bildiren işverenlerin, bu bildirimleri Kuruma yapmış sayılacağı, ancak Ticaret sicili memurluklarının, kendilerine yapılan bu bildirimi en geç on gün içinde Kuruma bildirmek zorunda oldukları belirtilmiştir.

 

Ayrıca Kanunun geçici 6. maddesine istinaden, 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılmış olan işyeri tescilleri, bu Kanun hükümlerine göre yapılmış sayılmaktadır.

 

Diğer taraftan, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tâbi şirketlerin nevi değişikliği, birleşme veya diğer bir şirkete katılma durumlarını, yer verilen değişikliklerin ticaret siciline tesciline ilişkin ilân tarihini; adi şirketlerde şirkete yeni ortak alınması durumunda ise en geç yeni ortağın alındığı tarihi takip eden on gün içinde, işyeri bildirgesi ile Kuruma bildirmesi zorunlu kılınmıştır.

 

Kanun maddesinde yer verilen bir diğer husus da, işyerinin faaliyette bulunduğu adresten başka bir ildeki adrese nakledilmesi, sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devredilmesi veya intikal etmesi hallerinde bildirim yükümlülüğüdür. Söz konusu durumlarda, işyerinin nakledildiği, yeni işverenin işi veya işyerini devraldığı tarihi takip eden on gün içinde, işyerinin miras yoluyla intikali halinde ise mirasçıları, ölüm tarihinden itibaren en geç üç ay içinde, işyeri bildirgesini Kuruma vermekle yükümlü kılınmıştır.

 

Ancak, işyerinin aynı il sınırları içinde Kurumun diğer bir ünitesinin görev alanına giren başka bir adrese nakledilmesi halinde, adres değişikliğinin yazı ile bildirilmesinin yeterli olduğu, bu işlerde çalışan sigortalıların, sigorta hak ve yükümlülüklerinin devam edeceği ayrıca belirtilmiştir.

 

Kanunda ayrıca alt işverenin, asıl işverenin işyerinde çalıştırdığı sigortalıları, işverenle aralarında yaptıkları sözleşmenin ibrazı kaydıyla, Kurumdan alacağı özel bir numara ile asıl işverenin kayıtlı olduğu dosyadan bildireceği hüküm altına alınmıştır.

 

IV- İşverenlerce Bildirilmesi Gereken Özellikli Durumlar

 

A- İş Kazası Bildirimi

 

İş kazası niteliğindeki durumlar Kanunda aşağıdaki şekilde sıralanmıştır:

 

a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,

b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle veya görevi nedeniyle, sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş veya çalışma konusu nedeniyle işyeri dışında,

c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,

d) Emziren kadın sigortalının, çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,

e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında,

meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özre uğratan olaydır.

 

Yukarıda sayılan durumların herhangi birinin meydana gelmesi halinde işveren tarafından söz konusu iş kazasının ilgili yer yetkili kolluk kuvvetlerine hemen ve Kuruma da en geç kazadan sonraki üç işgünü içinde iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesi doldurulmak suretiyle doğrudan ya da taahhütlü posta ile Kuruma bildirilmesi zorunludur. Bu süre, iş kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde, iş kazasının öğrenildiği tarihten itibaren başlayacaktır.

 

Kuruma bildirilen olayın iş kazası sayılıp sayılmayacağı hakkında bir karara varılabilmesi için gerektiğinde, Kurumun denetim ve kontrol ile yetkilendirilen memurları tarafından veya Bakanlık iş müfettişleri vasıtasıyla soruşturma yapılabilecektir. Bu soruşturma sonunda yazılı olarak bildirilen hususların gerçeğe uymadığı ve olayın iş kazası olmadığı anlaşılırsa, Kurumca bu olay için yersiz olarak yapılmış bulunan ödemeler, ödemenin yapıldığı tarihten itibaren gerçeğe aykırı bildirimde bulunanlardan, Kanunun yersiz ödemelerin geri alınmasına ilişkin hükmüne göre tahsil edilecektir.

 

İş kazası ve meslek hastalığı bildirgesinin şekli ve içeriği, verilme usûlü ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar, Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenecektir.

 

B- Meslek Hastalığı Bildirimi

 

5510 Sayılı Kanun ile meslek hastalığı, sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal özürlülük halleri olarak tanımlanmaktadır.

 

Sigortalının geçirdiği hastalığın, Kanun kapsamında meslek hastalığı olarak değerlendirilebilmesi için;

a) Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmet sunucuları tarafından usûlüne uygun olarak düzenlenen sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbî belgelerin incelenmesi,

b) Kurumca gerekli görüldüğü hallerde, işyerindeki çalışma şartlarını ve buna bağlı tıbbî sonuçlarını ortaya koyan denetim raporları ve gerekli diğer belgelerin incelenmesi,

 

sonucu Kurum Sağlık Kurulu tarafından tespit edilmesi gerekmektedir.

 

Meslek hastalığının, sigortalı işten ayrıldıktan sonra ortaya çıkması halinde, sigortalının 5510 sayılı Kanunla sağlanan haklardan yararlanabilmesi için, eski işinden fiilen ayrılmasıyla hastalığın ortaya çıkması arasında bu hastalık için Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikte belirtilen süreden daha uzun bir zamanın geçmemiş olması gerekmektedir. Bu durumdaki kişiler, gerekli belgelerle Kuruma müracaat edebileceklerdir. Diğer taraftan herhangi bir meslek hastalığının klinik ve laboratuar bulgularıyla belirlendiği ve meslek hastalığına yol açan etkenin işyerindeki inceleme sonunda tespit edildiği hallerde, meslek hastalıkları listesindeki yükümlülük süresi aşılmış olsa bile, söz konusu hastalık Kurumun veya ilgilinin başvurusu üzerine Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunun onayı ile meslek hastalığı sayılabilecektir.

 

Meslek hastalığının, sigortalının meslek hastalığına tutulduğunu öğrenen veya bu durum kendisine bildirilen işveren tarafından bu durumun öğrenildiği günden başlayarak üç işgünü içinde, iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile Kuruma bildirilmesi zorunlu olacaktır. Bu yükümlülüğü yerine getirmeyen veya yazılı olarak bildirilen hususları kasten eksik ya da yanlış bildiren işverene Kurumca bu durum için yapılmış bulunan masraflar ile ödenmişse geçici iş göremezlik ödenekleri rücû edilecektir.


V- İşverenlerce Genel Sağlık Sigortalılığının Bildirimi ve Tescili

 

Kanunun 60. maddesi genel sağlık sigortalısı sayılanları tek tek belirlemiş olup, yerleşim yeri Türkiye’de olan kişilerden hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılan sigortalılar da bu kapsamda genel sağlık sigortalısı sayılmıştır.

 

Yerleşim yeri Türkiye’de olan kişilerden hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılan sigortalılar için genel sağlık sigortalılığı kapsamına dahil olunmak amacıyla ayrıca bir bildirim zorunluluğu bulunmamaktadır. Diğer bir ifadeyle, sigortalı olarak tescil edilen kişiler tescil edildikleri tarihten itibaren genel sağlık sigortalısı sayılır ve başkaca bir bildirim yapılmaksızın tescil edilmiş sayılacaktır.

 

Genel sağlık sigortası giriş bildirgesinin içerik ve şekli ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar, Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenecektir.

 

VI- İşverenlerce Bildirilmesi Gereken Aylık Prim ve Hizmet Belgeleri

 

İşverenlerin, bir ay içinde çalıştırdıkları sigortalıların ve sosyal güvenlik destek primine tâbi sigortalıların;

a) Ad ve soyadlarını, T.C. kimlik numaralarını,

b) Prime esas kazançlarını,

c) Prim ödeme gün sayıları ile prim tutarlarını,

gösteren ve örneği Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenen asıl veya ek aylık prim ve hizmet belgesini, ait olduğu ayı takip eden ayın yirmibeşinci gününün sonuna kadar Kuruma vermeleri veya sigortalı çalıştırmadığı takdirde, bu hususu sigortalı çalıştırmaya son verdiği tarihten itibaren, onbeş gün içinde Kuruma bildirmeleri zorunlu kılınmıştır.

 

İşyeri defter, kayıt ve belgelerinin saklanma süresi gerek vergi kanunlarında gerekse Türk Ticaret Kanunu’nda yer verildiği gibi 5510 sayılı Kanunda da ayrıca belirlenmiştir. Söz konusu belirleme çerçevesinde işveren tarafından, defter, kayıt ve belgeler ilgili olduğu yılı takip eden yılbaşından başlamak üzere on yıl süreyle saklanmak ve Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilen memurlarınca istenilmesi halinde onbeş gün içinde ibraz edilmek zorundadır.

 

İşverenin, sigortalıyı, 4857 sayılı İş Kanununun 7. maddesine göre başka bir işverene iş görme edimini yerine getirmek üzere geçici olarak devretmesi halinde, sigortalıyı devir alan, geçici iş ilişkisi süresine ilişkin birinci fıkrada belirtilen belgelerin aynı süre içinde işverene ait işyerinden Kuruma verilmesinden, işveren ile birlikte müteselsilen sorumludur.

 

Ay içinde bazı işgünlerinde çalıştırılmadığı ve ücret ödenmediği beyan edilen sigortalıların, otuz günden az çalıştıklarını ispatlayan belgelerin işverence ilgili aya ait aylık prim ve hizmet belgesine eklenmesi gerekmektedir. Ancak, Kamu idareleri ile toplu iş sözleşmesi imzalanan işyerlerinde bu şart aranmamaktadır.

 

Diğer taraftan, söz konusu ispat edici belgelerin, aylık prim ve hizmet belgesinin verilmesi gereken süre içinde Kuruma verilmemesi veya verilen bilgi ve belgelerin Kurumca geçerli sayılmaması halinde, otuz günden az bildirilen sürelere ait aylık prim ve hizmet belgesi Kurumca re’sen düzenlenerek belgede yer alan primler, işverenden tahsil edilecektir.