Skip to Content

Hukuk Dünyası'ndan: Vergi Suçları Ve Yeni Türk Ceza Kanunu Genel Hükümlerinin Vergi Suçlarına Etkisi

Av. Yusuf Gökhan Penezoğlu


I. GİRİŞ

 

12.10.2004 tarih ve 25611 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ve 344’üncü maddesinin (c) bendi mucibince 01.04.2005 tarihinde yürürlüğe girecek olan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (bundan böyle “Yeni TCK” olarak anılacaktır) “Özel Kanunlarla İlişki” başlıklı 5’inci maddesinde, “Bu Kanunun genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir.

 

Buna göre, Yeni TCK’nın yürürlüğe girmesi ile birlikte, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun (bundan böyle “VUK” olarak anılacaktır) 357 ilâ 363’üncü maddeleri arasında düzenlenen ve hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren “vergi suçları” hakkında, Yeni TCK’nın 5’inci maddesi gereği, aynı Kanun’un 1 ilâ 75’inci maddeleri arasında düzenlenen genel hükümler uygulama alanı bulacaktır.

 

İşbu yazımızda, VUK’da düzenlenen suç tiplerine, Yeni TCK’nın genel hükümlerinin etkileri ile Yeni TCK’nın yürürlüğe girmesi ile birlikte (01.04.2005) ortaya çıkacak bazı hukuki problemler ve kanun boşlukları değerlendirilmektedir. 

 

II. VERGİ SUÇLARI

 

VUK’un 357 ilâ 363’üncü maddelerinde düzenleme alanı bulan vergi suçları; 359’uncu maddede düzenlenen “kaçakçılık suçu”, 360’ıncı maddede düzenlenen “kaçakçılığa iştirak suçu”, 362’nci maddede düzenlenen “vergi mahremiyetinin ihlali suçu” ve de 363’üncü maddede düzenlenen “mükelleflerin özel işlerini yapma suçu”dur.

 

A. Kaçakçılık Suçu :

 

Kaçakçılık suçunun kanuni tanımı, VUK’un 359’uncu maddesinde iki ana grup halinde yapılmaktadır.

 

İlk gruba giren kaçakçılık suçlarını oluşturan ve suçun maddi unsuru olarak anılan fiiller şunlardır:

(1)     Defter ve kayıtlarda hesap ve muhasebe hileleri yapmak, gerçek olmayan veya kayda konu işlemlerle ilgisi bulunmayan kişiler adına hesap açmak veya defterlere kaydı gereken hesap ve işlemleri vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde tamamen veya kısmen başka defter, belge veya diğer kayıt ortamlarına kaydetmek,

(2)     Defter, kayıt ve belgeleri tahrif etmek veya gizlemek veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlemek veya bu belgeleri kullanmak.

 

İkinci gruba giren kaçakçılık suçlarını oluşturan ve suçun maddi unsuru olarak anılan fiiller ise şunlardır:

(1)     Defter, kayıt ve belgeleri yok etmek veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koymak veya hiç yaprak koymamak veya belgelerin asıl ve suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenlemek veya bu belgeleri kullanmak,

(2)     Belgeleri Maliye Bakanlığı ile anlaşması olmadığı halde basmak ile sahte olarak basmak veya bu belgeleri kullanmak.

 

VUK’un 359’uncu maddesinde, kaçakçılık suçunun oluşumu için gerekli olan manevi unsur hususunda ise açık bir belirleme bulunmamaktadır. Maddi unsuru “sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanmak” fiili olan kaçakçılık suçu dışındaki kaçakçılık suçlarında, suçun manevi unsurunun “genel kast” olduğu ortak görüştür.

 

Ancak, maddi unsuru “sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanmak” fiili olan kaçakçılık suçunda suçun manevi unsurunun “kasıt” olup olmadığı hususunda tartışma bulunmaktadır. Zira, VUK’un 359’uncu maddesinin 4369 sayılı Kanun ile değişmeden önceki eski şeklinde, suçun maddi unsuru, “sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgeyi bilerek kullanma” şeklinde belirtilerek, suçun manevi unsurunun “kasıt” olduğu “bilerek” ifadesi ile açıklanmakta iken; 4369 sayılı Kanun ile maddeden “bilerek” ifadesi çıkarılmıştır.

Bu değişikliğin, suçun manevi unsurunun değiştirilmesi anlamına geldiğini ileri sürenlerce artık, “sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanmak” fiili ile vücut bulan kaçakçılık suçunun manevi unsurunun “kasıt” olmadığı iddia olunmuş ve konu doktrinde tartışılmıştır.

 

Ancak, Maliye Bakanlığı’nca çıkarılan 306 Seri No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nde “sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgenin gerek düzenlenmesinin gerekse kullanılmasının kaçakçılık suçunun oluşması yönünden ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır. Sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlenmesi, kastın karinesi olup, bunun ayrıca değerlendirilmesine gerek bulunmamaktadır. Ancak, gerçekte yapılan bir mal veya hizmet alımı karşılığında mal ve hizmeti sağlayan tarafından kendi belgesi yerine bir başka mükellefin belgesi verilebilir. Bu gibi durumlarda iş veya hizmetin mahiyetine göre belgeyi alan tarafın bu belgenin mal ve hizmetin sağlandığı mükellefe ait olup olmadığını bilemediği durumlar söz konusu olabilmektedir. Bu gibi durumlarda sahte belgeyi kullanmış olan mükellefin, bu belgenin satın aldığı mal veya hizmeti sağlayana ait olmadığını bilip bilmemesi önem taşıyacaktır. Şayet kullanıcının belgenin sahte olduğunu bilmesi gerekiyorsa, bir başka deyimle, kasıt söz konusu ise burada 359 uncu maddede belirtilen anlamda bir sahte belge kullanımı Sözkonusu olacaktır. Aksi taktirde ise suçun manevi unsuru oluşmadığından durum madde kapsamında değerlendirilemeyecektir.”  açıklamasına yer verilerek, idari yorum suçun manevi unsurunun halen “kasıt” olduğu şeklinde yapılmıştır.

 

Bu şekilde maddi ve manevi unsurların tamam olması ile vücuda gelecek kaçakçılık suçunu işleyenlere uygulanacak hürriyeti bağlayıcı cezalar ise kanun maddesinde;

·          İlk gruba giren kaçakçılık suçlarına ilişkin olarak; altı aydan üç yıla kadar hapis cezası,

·          İkinci gruba giren kaçakçılık suçlarına ilişkin olarak ise; onsekiz aydan üç yıla kadar ağır hapis cezası

olarak belirlenmiştir.

 

Maddede, ilk gruba giren kaçakçılık suçlarına ilişkin olarak öngörülen hapis cezasının para cezasına çevrilmesinde, hapis cezasının her bir günü için, sanayi sektöründe çalışan 16 yaşından büyük işçiler için yürürlükte bulunan asgari ücretin bir aylık brüt tutarının yarısının esas alınacağı ve hükmolunan bu para cezasının ertelenemeyeceği ayrıca hüküm altına alınmıştır.

 

B. Kaçakçılığa İştirak Suçu:

 

VUK’un 360’ıncı maddesine göre;

“Birden fazla kişi 359’uncu maddede sayılan fiillerin icrasına iştirak ettikleri takdirde fiili irtikap edenlerden veya doğrudan doğruya beraber işlemiş olanlardan her biri bundan ayrı ayrı maddi menfaat gözetmek şartıyla o fiile mahsus ceza ile cezalandırılır. Söz konusu fiilleri işlemeye azmettirenlere de aynı cezalar hükmolunur.

Bu fiillere maddi menfaat gözetmeksizin iştirak edenlere fiile mahsus cezanın dörtte biri hükmolunur.”


Madde kapsamında düzenlenen hürriyeti bağlayıcı cezanın uygulanabilmesi için varlığı gerekli şartlar şunlardır:

(1)     Suça iştirak eden kişide öncelikle bu suça katılma iradesi bulunmalıdır.

(2)     Suçun en az iki kişi tarafından işlenmesi gerekir.

(3)     İştirak edilen suç, VUK’un 359’uncu maddesinde düzenlenen kaçakçılık suçlarından biri olmalıdır.

(4)     İştirak kapsamında, kaçakçılık suçu ya bizzat işlenmeli (asli maddi fail) ya da işlenmesine yardımda bulunulmalı (fer’i fail) veya kaçakçılık suçuna bir başka kişi azmettirilmelidir.

(5)     Maddi menfaat gözetip gözetmeme suçun unsuru olmayıp, cezayı hafifletici neden olarak öngörülmüştür.

 

VUK’un 360’ıncı maddesinin birinci fıkrasına göre, yukarıdaki şartlar altında işlediği fiilde maddi menfaat gözeten asli maddi fail ile suça azmettiren kişi, VUK’un 359’uncu maddesinde belirtilen cezalar ile cezalandırılacaktır. Buna göre, ilk gruba giren kaçakçılık suçlarına iştirak halinde, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası (para cezasına çevrilmesi mümkündür); ikinci gruba giren kaçakçılık suçlarına iştirak halinde ise, onsekiz aydan üç yıla kadar ağır hapis cezası uygulanacaktır.

 

C. Vergi Mahremiyetini İhlal Suçu:

 

VUK’un 362’nci maddesine göre;

“Bu kanunda yazılı vergi mahremiyetine uymaya mecbur olan kimselerden bu mahremiyeti ihlal edenlere Türk Ceza Kanunu’nun 198’inci maddesinde yazılı cezanın iki katı hükmolunur. Bu ceza iki aydan az olmaz.

Suçları tekerrür edenler bir daha devlet hizmetinde kullanılmazlar.”

 

Maddede bahsi geçen vergi mahremiyetleri, VUK’nun 5’inci maddesinde, “mükellefin ve mükellefle ilgili kimselerin şahıslarına, muamele ve hesap durumlarına, işlerine, işletmelerine, servetlerine veya mesleklerine ait sırlar veya gizli kalması lazım gelen hususlar” olarak belirlenmiştir. Ayrıca madde kapsamında, vergi mahremiyetinin istisnaları da sayılmıştır. Buna göre, vergi cetvellerinin ilanı, mükelleflerin vergi ve ceza miktarlarının açıklanması, adli ve idari soruşturma yapan kamu görevlilerine bilgi ve belge verilmesi, kanunla kurulan mesleki teşekkül, birlik ve odalara bilgi verilmesi ve vergi levhası asılması vergi mahremiyetinin ihlali anlamına gelmeyecektir.

 

Maddeye göre, 5’inci maddede sayılan vergi mahremiyetlerini ifşa eden, kendilerinin veya üçüncü şahısların yararına kullanan aşağıda belirtilen kişiler, “vergi mahremiyetini ihlal suçu” işlediği gerekçesiyle, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 198’inci maddesinde yazılı cezanın iki katı ile cezalandırılabilecektir.

(1)     Vergi muameleleri ve incelemeleri ile uğraşan memurlar,

(2)     Vergi mahkemeleri, bölge idare mahkemeleri ve Danıştay’da görevli olanlar,

(3)     Vergi kanunlarına göre kurulan komisyonlara iştirak edenler,

(4)     Vergi işlerinde kullanılan bilirkişiler,

 

Yukarıda yazılı kimseler, bu görevlerinden ayrılsalar dahi, cezai sorumlulukları devam edecektir.

 

VUK’un 362’inci maddesinin atıfta bulunduğu 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 198’inci maddesine göre;

“Bir kimse resmi mevi veya sıfatı veya meslek ve sanatı icabı olarak ifşasında zarar melhuz olan bir sırra vakıf olup ta meşru bir sebebe müstenit olmaksızın o sırrı ifşa ederse üç aya kadar hapis ve elli liraya kadar ağır cezayı nakdiye mahkum olur.

Eğer zarar vaki olmuş ise cezayı nakdi elli liradan[1] az olamaz.”

 

Madde hükmünde, cezanın yukarı sınırı üç ay olarak belirlenmişse de, alt sınırı gösterilmemiştir. Ancak, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 15/1’inci maddesi gereğince alt sınır yedi gündür.


[1] 4421 sayılı Kanun ile değişik 765 sayılı TCK’nun Ek1/b-1 maddesi ile 23580 misline çıkarılmıştır.


Buna göre, VUK’un 362’nci maddesinde yazılı “vergi mahremiyetini ihlal” suçunu işleyenlere uygulanacak cezanın yukarı sınırı altı aydır. VUK’nun 362’nci maddesinde, cezanın alt sınırı olarak ise, iki aylık özel bir düzenlemeye yer verilmiştir.

 

765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 198’inci maddesinde yazılı ceza, aynı Kanun’un 119’uncu maddesi uyarınca “önödeme”ye tabidir. Ancak, VUK’un 362’nci maddesinde cezanın yukarı sınırı altı aya yükseltildiği için suç önödemelik olmaktan çıkmıştır.

 

Son olarak, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 199’uncu maddesi mucibince, aynı Kanun’un 198’inci maddesinde düzenlenen suçun takibi şikayete bağlı olduğundan, “vergi mahremiyetini ihlal” suçunun takip edilebilmesi için mağdurun şikayette bulunması şarttır.

 

D. Mükelleflerin Özel İşlerini Yapma Suçu:

 

VUK’un 363’üncü maddesine göre;

“Bu kanunun altıncı maddesinin son fıkrası gereğince mükelleflerin vergi kanunların uygulanması ile ilgili hesap yazı ve sair özel işlerini yapmalarını yasak edilen memurlardan bu yasağa aykırı harekette bulunanlar Türk Ceza Kanununun 240’ıncı maddesine göre ceza görürler. Bu hareketler kaçakçılık suçu cezasını gerektiren bir fiile iştirak mahiyetinde olduğu taktirde, haklarında ayrıca bu Kanunun 344’üncü maddesinin üçüncü fıkrası hükmü uygulanır.”

 

Maddenin atıfta bulunduğu VUK’un 6’ncı maddesinin son fıkrasına göre ise;

“Vergi muameleleri ve incelemeleri ile vergi mahkemeleri, bölge idare mahkemeleri ve Danıştay’da görevli olanlar mükelleflerin vergi kanunlarının uygulanması ile ilgili hesap, yazı ve sair özel işlerini ücretsiz de olsa yapamazlar.”

 

Buna göre, “mükelleflerin özel işlerini yapma” suçunun failleri, vergi muameleleri ve incelemeleri ile ilgili olan memurlar ile vergi mahkemeleri, bölge idare mahkemeleri ve Danıştay’da görevli olan memurlar olabilecektir.

 

Suçun maddi unsurunu teşkil eden fiillerden hesap işleri, defter ve belgelerin tutulması, gelir gider hesaplarıyla bilançonun hazırlanması gibi muhasebe işlerini; yazı işleri ise, çeşitli vergi komisyonları ile yargı organlarına yazılan dilekçeleri ile benzer yazı ve başvuru muamelelerini ifade etmektedir.

 

Yukarıda belirtilen kişilerin, mükelleflerin vergiyle ilgili özel işlerini yapmalarında ücret alıp almamalarının suçun oluşumunda herhangi bir etkisi bulunmamaktadır.

 

VUK’un 363’üncü maddesinin atıfta bulunduğu 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 240’ıncı maddesine göre;

“Yasada yazılı hallerden başka hangi nedenle olursa olsun görevini kötüye kullanan memur derecesine göre bi ryıldan üç yıla kadar hapsolunur. Cezayı hafifletici nedenlerin bulunması halinde altı aydan bir yıla kadar hapis ve her iki halde iki bin liradan on bin liraya kadar[1] ağır para cezasıyla cezalandırılır. Ayrıca memuriyetten süreli veya temelli olarak yoksun kılınır.”

 

Buna göre, VUK’un 363’üncü maddesinde yazılı “mükelleflerin özel işlerini yapma” suçunu işleyenlere,

(1)     Bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası,

(2)     1.572.000 TL’ndan 7.860.000 TL’na kadar ağır para cezası ve

(3)     Süreli veya temelli olarak memuriyetten men

cezası verilecektir.

 

Ayrıca, suçu oluşturan fiillerin kaçakçılık iştirak suçunu oluşturması halinde, faillere VUK’un 344’üncü maddesinin üçüncü fıkrası gereğince bir kat vergi zıyaı cezası kesilecektir. Bunun yanında, bu kişilerin VUK’un 359 ve 360’ıncı maddeleri uyarınca da cezalandırılacakları tabiidir.



[1] 421 sayılı Kanun ile değişik 765 sayılı TCK’nun Ek1/b-6 maddesi ile 786 misline çıkarılmıştır.


III. YENİ TCK GENEL HÜKÜMLERİNİN VERGİ SUÇLARINA ETKİSİ

 

Yazımızın başlangıcında da belirtilmiş olduğu üzere, Yeni TCK’nın 5’inci maddesinde, bu Kanunun genel hükümlerinin ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanacağı hüküm altına alındığından, VUK kapsamında düzenlenen vergi suçlarının unsurları hakkında olmasa da (bir istisna dışında), bu suçlara öngörülen cezalar ve yargılama mercii bakımından Yeni TCK’nın vergi suçlarına çeşitli etkileri bulunmaktadır. Bazıları hukuki problem ve kanun boşlukları yaratacak niteliği haiz bu etkiler, suç tiplerine özgü olarak, aşağıda değerlendirilmiştir.

 

A. Kaçakçılık ve Kaçakçılığa İştirak Suçuna İlişkin Olarak:

 

(1)     Yeni TCK ile ceza türlerinin arasından ağır hapis cezası kaldırılmıştır. Kanunun 46’ncı maddesinde hapis cezaları, (a) ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, (b) müebbet hapis cezası ve (c) süreli hapis cezası olarak sayılmıştır. Buna göre, Yeni TCK’nın 01.04.2005 tarihinden itibaren yürürlüğe girmesi ile birlikte, VUK’un 359’uncu maddesi kapsamında düzenlenen ikinci grup kaçakçılık suçları hakkında “ağır hapis” cezası verilemeyecek; bu suçlar için “süreli hapis cezası” uygulanabilecektir. Bu etkinin, yine 01.04.2005 tarihinde yürürlüğe girecek 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun yargılama usulüne ilişkin etkileri ile birleşmesi sonucunda ise, 01.04.2005 tarihinden itibaren ikinci grup kaçakçılık suçlarına ilişkin yargılama (halen “ağır ceza mahkemeleri” nezdinde gerçekleştirilmektedir) “asliye ceza mahkemeleri” nezdinde gerçekleştirilecektir.

 

(2)     Yeni TCK’nın 50’nci maddesinin birinci fıkrasında, kısa süreli hapis cezasının adli para cezasına çevrilebileceği düzenlenmiş; aynı Kanunun 49’uncu maddesinin ikinci fıkrasında ise, kısa süreli hapis cezasının, bir yıl veya daha az süreli hapis cezası olduğu belirtilmiştir. Yine aynı Kanunun 51’inci maddesinde, iki yıla (fiil tarihinde onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş olan kişiler için üç yıl) kadar hapis cezalarının ertelenebileceği belirtilmiş; ertelemeye ilişkin şartlar düzenlenmiştir.

 

VUK’un özel kanun olması ve özel kanun-genel kanun ilişkisinde sonradan yürürlüğe giren genel kanunun kendi hükümlerine aykırı olan özel kanun hükümlerine etkisi olamayacağı kuralının gözönünde tutulması suretiyle; Yeni TCK’nun bu hükümleri gereğince;

(a)     İlk gruba giren kaçakçılık suçlarında hükmedilen hapis cezasının bir yıldan fazla olması halinde dahi para cezasına çevrilmesi mümkün olacaktır.

(b)     Para cezasına çevrilme halinde erteleme mümkün olmayacaktır.

(c)     Para cezasına çevirme yerine yukarıda anılan 51’nci madde çerçevesinde cezanın ertelenmesine de hükmolunabilecektir.

(d)     İkinci gruba giren kaçakçılık suçlarında hükmedilen hapis cezasının iki yıla kadar olması halinde ise ertelenmesi mümkün olacaktır. Fiil tarihinde onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş olan kişiler hakkında üst sınır olan üç yıllık hapis cezası öngörülmüş olsa dahi, bu ceza ertelenebilecektir.

 

(3)     Yeni TCK’nın vergi suçlarının unsurlarında gerçekleştirdiği tek değişiklik ise, maddi unsuru sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlemek olan kaçakçılık suçlarında söz konusu olmaktadır.


Yeni TCK’nın 22’nci maddesinin birinci fıkrasında, taksirle işlenen fiillerin kanunun açıkça belirttiği hallerde cezalandırılabileceği belirtilmektedir. Buna göre, VUK’un 359’uncu maddesinde kaçakçılık suçunun manevi unsuru açıkça “taksir” olarak belirtilmediğinden, maddi unsuru “sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanmak” fiili olan kaçakçılık suçlarının manevi unsuru hususundaki tartışma sona ermekte; manevi unsurun “kasıt” olduğu açıklığa kavuşmaktadır.

 

(1)     Yeni TCK’nın 66’ncı maddesinde dava zamanaşımının, beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlarda, sekiz yıl olduğu belirtilmiştir. 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 102’nci maddesinde ise, beş yıldan fazla olmayan ağır hapis veya ağır para ceza cezasını gerektiren cürümlerde dava zamanaşımının beş yıl olduğu belirtilmektedir. Dolayısıyla, kaçakçılık ve kaçakçılığa iştirak suçlarının dava zamanaşımı beş yıldan sekiz yıla çıkarılmıştır. Dava zamanaşımı süresinin uzatılması, zamanaşımının durması veya kesilmesi halinde zamanaşımı süresinin uzayabileceği en fazla süreyi de uzatmıştır. Buna göre, dava zamanaşımını süresini kesen ve uzatan hallerde, zamanaşımı süresinin çıkabileceği üst sınır 7,5 yıldan 12 yıla çıkmıştır.

 

Konu

Mevcut Durum

Değişiklik Sonrası

1.

İkinci gruba giren kaçakçılık suçlarına öngörülen cezanın nev’i

Ağır hapis cezası

Süreli hapis cezası

2.

İkinci gruba giren kaçakçılık suçlarında yargılamayı yapacak mahkeme

Ağır ceza mahkemesi

Asliye ceza mahkemesi

3.

Birinci gruba giren kaçakçılık cezalarında cezanın para cezasına çevrilmesi

Mümkün

Mümkün. İki yıla kadar olan cezalarda para cezasına çevirme yerine erteleme de uygulanabilecektir.

4.

İkinci gruba giren kaçakçılık cezalarında cezanın ertelenmesi

Mümkün değil

İki yıla kadar cezalar ertelenebilir.

5.

Zamanaşımı

5 yıl

8 yıl

6.

Zamanaşımı süresinin kesilmesi veya durması halinde, sürenin uzayabileceği üst sınır

7,5 yıl

12 yıl

 

B. Vergi Mahremiyetini İhlal ve Mükelleflerin Özel İşlerini Yapma Suçuna İlişkin Olarak:

 

Yazımızın “II-C” ve “II-D” bölümlerinde üzerinde durulduğu üzere, gerek “vergi mahremiyetini ihlal” suçunu düzenleyen VUK’un 362’nci maddesi, gerekse de “mükelleflerin özel işlerini yapma” suçunu düzenleyen VUK’un 363’üncü maddesi, bir ceza hükmü olmasına rağmen, müeyyide konusunda hüküm barındırmamakta; 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 198 ve 240’ıncı maddelerine atıfta bulunmaktadır.

 

Ancak, Yeni TCK’nın 01.04.2005 tarihi itibariyle yürürlüğe girmesiyle, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu yürürlükten kalkacağından; VUK’un 362 ve 363’üncü maddesi gereğince herhangi bir ceza uygulanması mümkün olmayacaktır.

 

Bu durum, kanunkoyucunun henüz öngörmediği bir husus olup, 01.04.2005 tarihine kadar VUK’un 362 ve 363’üncü maddelerinde gerekli düzenlemelerin yapılması gereklidir. Aksi taktirde, 01.04.2005 tarihinden itibaren “vergi mahremiyetini ihlal” ve “mükelleflerin özel işlerini yapma” suçları müeyyidelendirilemeyecektir.


Her ne kadar, Yeni TCK’da 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 198 ve 240’ıncı maddelerine karşılık gelebilecek, sırasıyla, 136 ve 257’nci maddeler var ise de, 01.04.2005 tarihinden itibaren “vergi mahremiyetini ihlal” ve “mükelleflerin özel işlerini yapma” suçlarının müeyyidelendirilmesi için bu maddelerden yararlanılması, Yeni TCK’nın 2’nci maddesinde düzenlenen “suçta ve cezada kanunilik ilkesi” ile “kıyas yasağı”na aykırılık teşkil edecektir.

 

IV. SONUÇ

 

12.10.2004 tarih ve 25611 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (Yeni TCK), bu Kanunun 344’üncü maddesinin (c) bendi mucibince, 01.04.2005 tarihinde yürürlüğe girecektir.

 

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 357 ilâ 363’üncü maddeleri arasında hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren “vergi suçları” düzenlenmiş olup; Yeni TCK’nın 5’inci maddesi gereğince, Yeni TCK’nın 1 ilâ 75’inci maddelerinde düzenlenen “genel hükümler”, vergi suçları hakkında da uygulanacaktır.

 

Bu durum, vergi suçlarının müeyyidelendirilmesi ve yargılama hususunda bazı değişiklikler getirmektedir. Bu yazımızda, bu değişikliklerin tahlili yapılmaya çalışılmıştır.