Skip to Content

Finansman gider kısıtlaması uygulamasının BEPS ve ATAD düzenlemeleri kapsamında değerlendirilmesi

M. Akif Tunç

Bilindiği üzere, 15 Haziran 2012 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 6322 sayılı Kanun ile Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarının, ticari kazançtan/kurum kazancından indirilemeyen giderlerin zikredildiği maddelerine 1 Ocak 2013 tarihinde yürürlüğe girmek üzere yeni bentler eklenmişti.

Bu düzenleme ile kullanılan yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan işletmelerde, aşan kısma münhasır olmak üzere, yatırımın maliyetine eklenenler hariç, işletmede kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan gider ve maliyet unsurları toplamının belirli bir kısmının gider kabul edilmemesi gündeme gelmiştir.

Finansman gider kısıtlaması olarak adlandırılan bu düzenlemeler, 2013 yılında yürürlüğe girmiş olmasına rağmen bugüne kadar uygulanmamıştır. Ancak 4 Şubat 2021 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 3490 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile finansman giderlerinin indirimine izin verilmeyen oran %10 olarak belirlenmiş ve uygulamanın önü açılmıştır. Gelir İdaresi Başkanlığı konuya ilişkin açıklamaların yer aldığı tebliğ taslağını 24 Mart 2021 tarihinde internet sitesinde yayınlayarak (22 Nisan 2021 tarihinde güncellenmiştir) kamuoyunun görüşüne sunmuştur.

Buna göre 1 Ocak 2021 tarihinden itibaren başlayan vergilendirme dönemi kazançlarına uygulanmak üzere, kullanılan yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan işletmelerde, aşan kısma münhasır olmak üzere, yatırımın maliyetine eklenenler hariç, işletmede kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan gider ve maliyet unsurları toplamının %10'u ticari kazanç ve kurum kazancının tespitinde gider olarak kabul edilmeyecektir. Kısıtlamanın temel amacının, işletmelerin öz kaynak yapılarının güçlendirilmesi ve finansman ihtiyaçlarının öz kaynaklar ile finanse edilmesinin teşvik edilmesi olduğu açıklanmaktadır.

Finansman gider kısıtlamasına benzer uygulamalar, BEPS 4 No.lu Eylem Planı’nda ele alınmakta ve ayrıca birçok ülkenin vergi idaresi tarafından kullanılmaktadır. Çalışmamızın amacı, finansman gider kısıtlaması ile ilgili BEPS 4 No.lu Aksiyon Planı ve Avrupa Birliği ülkelerindeki benzer uygulamaların temelini oluşturan Anti Tax Avoidance Directive (ATAD)’ın öngördüğü düzenleme ve uygulamaların incelenmesidir. Çalışmanın sonucunda ülkemizdeki uygulama, özellikle BEPS düzenlemeleri ile karşılaştırılmış ve öneriler geliştirilmiştir.

BEPS 4 No.lu Eylem Planı

BEPS 4 No.lu Eylem Planı'nda faiz giderlerinin sınırlandırılması ve borçlanma işlemlerindeki uygulamanın daha şeffaf hale getirilmesi konusunda ülkelerin taşıdığı risklere göre farklı ve efektif öneriler getirilmektedir.

Bu öneriler temel olarak aşağıdaki gibidir.

Sabit oran kuralı: Şirketlerin matrahtan indirilecek faiz giderlerinin tespitinde, vergi otoriteleri tarafından %10-%30 arasında bir sabit oranının belirlenmesi ve Faiz Amortisman Vergi Öncesi Kar'ın (FAVÖK / EBITDA) bu oran kadarının vergi matrahından indirilmesi önerilmektedir. BEPS 4 No.lu Eylem Planı'nda ön plana çıkarılarak tavsiye edilen uygulama "Sabit Oran Kuralı" olması sebebi ile aşağıda daha detaylı olarak incelenmiştir.

Grup oranı kuralı: Tavsiye edilen emsal sabit oranlarının vergi otoritesi tarafından daha düşük tespit edildiği durumlarda, BEPS 4. Eylem Planı, vergi dışı sebeplerle borç/özsermaye oranı yüksek olan şirketlere kolaylık sağlaması açısından grup oranı kuralının kullanılmasını önermektedir. Grup oranın hesaplanması ise kısaca şu şekilde belirtilebilir:

1) İlk adımda; grubun net ilişkisiz kişi faiz gideri/FAVÖK oranı belirlenir;

Grup oranı = Net ilişkisiz kişi faiz giderleri / Grup FAVÖK

2) İkinci adımda ise işletmenin FAVÖK'ının grup oranı kadarı hesaplanır. Bu tutar vergi matrahından indirilmeye konu olan net faiz giderinin üst sınırıdır.

İndirilecek net faiz gideri üst sınırı = Grup oranı x İşletmenin FAVÖK'ı

  • İndirilemeyen faiz tutarının devredilmesi / kullanılmamış faiz kapasitesi / geçmişe dönük indirilemeyen faiz giderleri: BEPS 4. Eylem Planı kapsamında indirilemeyen faiz giderlerinin veya kullanılmamış faiz kapasitesinin ileriye veya geriye dönük olarak uluslararası şirketler tarafından kullanılmasını öngören tavsiyeler sunulmuştur. Bu kapsamda BEPS 4. Eylem Planı kapsamında ülkelere Matrahtan indirilmesine izin verilmeyen faiz giderinin ve kullanılmamış faiz kapasitesinin ileriki yıla taşınmasını tavsiye etmektedir.
  • Risk durumlarına göre genel faiz kısıtlamaları: BEPS nihai raporunun sabit oran kuralı ve grup oran kuralının uygulanamadığı bir takım finansal işlemler için uygulanacak olan kurallardır. Bu kurallar; sabit oran ve grup oranı kuralı gibi kuralların aksine işletmelerin matrahtan düşebilecekleri faiz giderlerine ortalama sınır koyan kurallar olarak tanımlanabilmektedir.
  • Bankacılık ve sigorta sektörü için özel kurallar: Bankacılık ve sigorta sektörlerine ilişkin daha farklı düzenlemelerin yapılması gerektiği eylem planında ülkelere tavsiye edilmektedir.

Sabit oran kuralı ve uygulama alanları

BEPS 4. Eylem Planı'nda faiz indirimlerinin kısıtlanması için tavsiye edilen uygulama olarak "Sabit Oran Kuralı" ön plana çıkmaktadır. Sabit oran kuralı; yerel veya uluslararası alanda faaliyet gösteren tüm şirketler tarafından kullanılabilecek bir yöntemdir. Sabit oranın, vergi otoriteleri tarafından belirlenmesi öngörülmektedir. Belirlenen bu oran doğrultusunda şirketler tarafından ilişkili ve ilişkisiz kişilerle gerçekleştirilen faiz işlemlerine ilişkin giderin matrahtan indiriminin sınırlandırılması tavsiye edilmektedir.

Sabit oran kuralında işletmelerin indirilebilecek finansman giderleri; işletmenin FAVÖK'ı ve sabit oranın çarpımı ile hesaplanmaktadır. İndirilebilecek faiz gideri tutarını aşan faiz giderlerinin vergi matrahına dahil edilmemesi önerilmektedir.

Sabit oran kuralı uygulamasının aşamaları aşağıdaki gibi tanımlanmaktadır;

1) İşletmenin FAVÖK'ı mukim bulunduğu ülkedeki yasaların vergilendirilebilir gelir kabul ettiği gelirlere; net finansman maliyetleri ve amortismanlar eklenerek hesaplanmaktadır. Vergiden istisna olan gelirler ise bu hesaplamaya dahil edilmemektedir.

2) Emsal olarak sabit bir oranın tespit edilmesi gereklidir. Söz konusu sabit oranın %10 ile %30 arasında olması BEPS 4 No.lu Eylem Planı'nda tavsiye edilmiştir. Sabit oranın tespiti ile FAVÖK'ın bu oran kadarı vergiden indirilebilecek maksimum finansman maliyeti olacaktır.

3) Son adımda ise işletmenin sabit oran sonrası finansman maliyeti olabilecek maksimum tutar ile işletmenin net faiz giderleri karşılaştırılmaktadır. Net faiz giderlerinin, sabit oran sonrası çıkan tutarı aşması halinde ise aşan tutar matrahtan indirilemeyecektir.

Aşağıdaki tabloda örnek bir sabit oran kuralının uygulaması ve sonuçları gösterilmektedir.

Sabit oran kuralının uygulanması:

 

A1 Şirketi

A2 Şirketi

 FAVÖK

200 Milyon TL

200 Milyon TL

 Finansman giderleri

20 Milyon TL

100 Milyon TL

 Amortisman giderleri

40 Milyon TL

80 Milyon TL

 Sabit oran öncesi vergilendirilebilir gelir

140 Milyon TL

20 Milyon TL

 x emsal sabit oran

x %15

x %15

 = maksimum indirilebilir faiz gideri

= 30 Milyon TL

= 30 Milyon TL

 İndirilemeyen faiz gideri

-

70 Milyon TL


Yukarıdaki tablo incelendiğinde A1 şirketinin 20 milyon TL tutarında yıllık faiz gideri ve 200 milyon TL tutarında FAVÖK'ı vardır. %15 emsal sabit oran ile 200 milyon TL tutarında FAVÖK'ın çarpılması ile birlikte maksimum indirilebilir faiz gideri 30 milyon TL olarak belirlenmiştir. Sonuç olarak; A1 şirketinin toplam faiz giderleri, maksimum indirilebilir faiz giderinden az olduğu için faiz giderlerinin tamamını matrahtan indirebilecektir.

A2 şirketini incelediğimizde ise 100 milyon TL net faiz gideri ve 200 milyon TL FAVÖK'ı bulunmaktadır. %15 emsal sabit oranı ile birlikte A2 şirketi için de maksimum indirilebilir faiz gideri 30 milyon TL olmaktadır. Ancak A2 şirketinin net faiz gideri 100 milyon TL'dir. Bu durumda maksimum indirilebilir faiz giderini aşan 70 milyon TL'nin vergi matrahından indirilmesi mümkün olmamaktadır.

Sabit oran kuralının en önemli avantajı, oranın sabit olarak tespit edilmesi sebebi ile şirketler ve vergi otoriteleri için kullanımının kolay olmasıdır. Ancak farklı sektörlerde farklı borç/özsermaye oranları ve farklı fonlama stratejileri olabilmektedir. Bu sebeple sabit oran kuralına getirilebilecek en büyük eleştiri sektörel farklılıkların göz ardı edilmesidir.

BEPS 4 No.lu Eylem Planında öngörülen finansman maliyetlerinin indirilememesine ilişkin sabit oran aşağıda açıklandığı üzere Avrupa Komisyonu tarafından oluşturulan Vergiden Kaçınma Karşıtı Paketinde (Anti-Tax Avoidance Package) %30 olarak belirlenmiştir.

Vergiden Kaçınma Karşıtı Direktif (Anti-Tax Avoidance Directive – ATAD)

Avrupa Komisyonu, 2015 yılında, AB kapsamındaki üye devletlerin ve iş çevrelerinin temsilcileri ile “Platform for Tax Good Governance” dahilindeki STK’larla görüşerek Vergiden Kaçınma Karşıtı Paket (Anti-Tax Avoidance Package)’i sunmuş ve bu daha sonra Vergiden Kaçınma Karşıtı Direktif (Anti-Tax Avoidance Directive – ATAD) halini almıştır. Bu Direktif, BEPS’in önerilerinin AB genelinde uygulanmasında üye ülkeler arasında farklılaşan düzenlemeler bakımından bir denge sağlamayı ve genel kurallar belirlemeyi hedeflemektedir.

ATAD (Vergiden Kaçınma Karşıtı Direktif), Avrupa Komisyonu tarafından Ocak 2016’da çıkarılan Vergiden Kaçınma Karşıtı Paket’in bir parçasıdır. Avrupa Birliği Ekonomi ve Maliye Bakanları Konseyi (ECOFIN) tarafından 12 Temmuz 2016 tarihinde kabul edilen Direktif, iç pazarda minimum düzeyde korumayı hedeflemekte ve OECD BEPS projesi altında sunulan bazı önerilere karşı AB içinde uyumlu ve eşgüdümlü bir yaklaşım sağlamayı amaçlamaktadır.

ATAD; kontrol edilen yabancı şirketler, uyumsuz düzenlemeler ve faiz indirimleri konularında kuralların minimum düzeyde uyumluluğunu sağlamakta ve kurumlar için suistimal karşıtı genel kurallar ve çıkış vergisinin (exit tax) getirilmesini şart koşmaktadır (Son iki kriter BEPS projesinde yer almamaktadır).

ATAD’ın finansman maliyetlerine ilişkin düzenlemeleri genel olarak, borç alan şirketin faiz ödemelerini matrahtan indirime konu edilebildiği yüksek vergi oranlı bir ülkede; borç veren grup şirketinin ise elde ettiği faizin düşük oranda vergilendirildiği (veya hiç vergilendirilmediği) bir ülkede bulunduğu durumları hedef almaktadır. Şirketleri yapay olarak finansman anlaşmalarını düzenlemekten caydırmak için ATAD üye devletlere, kredi faizlerinde vergi indirimini sınırlayan tedbirler uygulama zorunluluğu getirmektedir. ATAD’a göre üye devletler en azından bu tür faiz giderlerinin sabit bir oran kullanılarak indirimini geçersiz kılmalıdır. Ancak ülkeler grup içi kredi finansmanı suistimallerini (örn. örtülü sermaye kuralları) önlemek ve faiz giderleri indirim limitine ithafen daha somut kurallar belirlemekte de serbesttirler.

ATAD, “net borçlanma maliyetlerini” mükelleflerin iç hukuk çerçevesinde vergilendirilebilir faiz gelirini ve mükellef tarafından elde edilen ekonomik olarak eşdeğer diğer vergilendirilebilir gelirini aşan vergiden indirilebilir borç maliyetleri tutarı olarak tanımlamaktadır. Borç maliyetleri yalnızca “faiz” olarak tanımlanamayacak kadar geniştir-bu tür maliyetler ayrıca faize ekonomik olarak eşdeğer maliyetleri de içermektedir (örn. finansal kiralamalar, borçlanmaya ilişkin türev araçlar, belli başlı döviz kazançları ve zararları ve garanti ya da düzenleme bedeli).

ATAD’ın 4. maddesinin 1. fıkrası altında belirlenen ilave borçlanma maliyetlerine; mükellefin faiz, vergi, amortisman öncesi geliri (EBITDA) üzerinden en yüksek %30 oranında indirim uygulanabilir. Tüm ilave borçlanma maliyetleri vergiden düşülemez ve aşağıda sıralanan kurallara tabiidir:

  • Üye devletler, ilişkisiz şirketlerin (grubun parçası olmayan şirketler) borcu kar aktarımı için kullanamaması şartıyla borçlanma maliyetlerini tamamen indirmesine izin verebilirler.
  • Üye devletler, mükelleflerin ilave borçlanma maliyetlerini tüm grup için geçerli olacak 3 milyon EUR eşiğine kadar vergiden düşmesine izin verebilir. Bundan daha düşük bir eşiğin uygulanması da mümkündür.
  • 17 Haziran 2016 tarihinden önce akdedilen ve akabinde değiştirilmemiş, yeniden finanse edilmemiş vb. önceden kazanılmış hak niteliğindeki krediler uygulamanın dışında tutulacaktır.
  • Proje operatörü, borç maliyetleri, varlıkları ve geliri AB’de bulunan uzun vadeli kamusal altyapı projelerinde fon olarak kullanılan üçüncü taraf krediler hariç tutulacaktır.
  • Yeni hükümlerden doğan düzenleme altında belli finansal taahhütler bu düzenlemenin dışında tutulacaktır.
  • Cari yılda vergiden indirilemeyen ilave borçlanma maliyetleri ilerleyen yıllara taşınacaktır ve ilgili maliyetler geriye yönelik vergiden düşülecektir.

Tüm üye devletler 31 Aralık 2018 tarihine kadar ATAD’ı tamamıyla iç hukuklarına aktarmamıştır. AB hukukunu uygulamayan üye devletlere karşı Avrupa Komisyonu tarafından ihlal usulü başlatılabilir ve gerektiğinde ihlal durumu Avrupa Birliği Adalet Divanı’na taşınabilir. Komisyon, 10 AB üye devletine (Belçika, Kıbrıs, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Fransa, Yunanistan, Letonya, Portekiz, İspanya ve Birleşik Krallık) karşı direktifi tamamıyla uygulamamaları nedeniyle ihlal usulü başlatmıştır.

Sonuç olarak, ATAD’ın finansman maliyeti kısıtlaması konusunda yaptığı düzenlemeler detaylı bir şekilde incelendiğinde bu düzenlemelerin büyük oranda BEPS 4 No.lu Eylem Planı ile uyumlu olduğu görülmektedir.

Değerlendirme ve sonuç

Ülkemizde yakın bir zamanda uygulanmaya başlanacak olan finansman gider kısıtlaması ile çalışmamızda analiz ettiğimiz BEPS ve ATAD düzenlemeleri karşılaştırıldığında bu düzenlemelerin çeşitli yönlerden benzerlikler taşıdıkları görülmektedir. Ancak bazı temel konularda ülkemiz uygulaması, BEPS ve ATAD’ın öngördüğü düzenlemelerden ayrışmaktadır.

Görüleceği üzere farklılıkların temel nedeni; BEPS’in konuya yaklaşımının çok uluslu şirketleri hedef alması ve bu tür şirketlerin finansmanı bir vergi planlama aracı olarak kullanmalarını önlemeye yönelik tavsiyeler geliştirmesidir. Ülkemiz uygulaması ise çok uluslu şirketlerin Türkiye’deki iştiraklerinin de bu tür finansman yapılandırmalarını belirli bir seviyede önlese de doğrudan bu tür şirketlere odaklanmamakta, Türkiye’de faaliyet gösteren tüm işletmeleri kapsamaktadır.

Aşağıda ülkemiz uygulaması ile BEPS 4 No.lu eylem planının farklılıkları başlıklar halinde ele alınmıştır.

- Gider kısıtlama yöntemindeki farklılık

Bilindiği üzere ülkemizde öngörülen finansman gider kısıtlaması uygulamasında, yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşmış olan kurumlar vergisi mükelleflerinin aşan kısımla sınırlı olmak üzere yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan gider ve maliyet unsurları toplamının %10’luk kısmı, kurum kazancının tespitinde KKEG olarak dikkate alınacaktır.

Ülkemiz uygulamasında öngörüldüğü üzere, vergi matrahından indirim konusu yapılacak finansman maliyetini öz kaynakların borçlara oranına bağlayan yöntemler Vergi İdareleri için yönetimleri görece kolay yöntemlerdir. Ayrıca şirketler için de gider olarak dikkate alınmayacak finansman maliyetini önceden tahmin etme imkânı sağlarlar.

Ancak sermaye yeterliliğine dayalı bu tür finansman gider kısıtlaması yöntemlerinin bir takım olumsuz yanları da bulunmaktadır. Öncelikle konu BEPS açısından değerlendirildiğinde sermaye yapısı güçlü olan grup şirketlerinin ilişkili kişilerden temin ettiği finansmanın yüksek tutarlardaki borç faizini indirim konusu yapabileceği malumdur. Başka bir ifade ile, uluslararası grupların, bünyelerinde bulunan karlı şirketlerden birinin veya birkaçının sermaye yapılarını güçlendirerek yüksek tutarda faiz giderini matrahtan indirim konusu yapmalarını sağlamaları mümkündür.

Ayrıca bu yöntemler mükelleflerin faaliyet gösterdikleri sektörler arasında da bir farklılık gözetmemektedir. Malum olduğu üzere bazı sektörlerde faaliyet gösteren işletmeler o sektörün doğası gereği yüksek finansman ile çalışmakta, diğer bazı sektörlerde ise o denli büyük bir finansmana ihtiyaç duyulmamaktadır. Bu da yüksek finansman ile faaliyetlerini sürdürmek zorunda olan işletmelerin finansman maliyetlerinin bir bölümünü indirememeleri nedeniyle bu işletmelerin aleyhinde bir sonuca neden olmaktadır.

- Finansman gider kısıtlamasının kapsadığı işletmeler açısından farklılık

Bilindiği üzere finansman gider kısıtlamasına ilişkin yayınlanan Tebliğ taslağında yabancı kaynağın kullanım süresine bağlı olarak doğan her türlü faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı, faktoring kuruluşlarına verilen iskonto bedelleri ve benzeri adlar altında yapılmış olan gider ve maliyet unsurlarının finansman maliyeti olarak değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.

Bu belirlemede, finansmanın ilişkili kişilerden veya ilişkisiz kişi (örneğin banka) temin edilmesine ilişkin bir ayrım bulunmamaktadır.

Her ne kadar BEPS 4 No.lu Planında Eylem planında ülkemiz uygulamasında olduğu gibi ilişkili kişi finansmanı ile ilişkisiz kişi finansmanından kaynaklanan giderler arasında bir farklılık öngörülmese de finansman gider kısıtlamasının herhangi bir gruba bağlı olmayan, müstakil şirketleri kapsamayabileceği, bu konunun Vergi İdarelerinin ihtiyarında olduğu, BEPS 4 No.lu Eylem Planında belirtilmiştir. Konu hakkında eylem planının metninde detaylı tanımlamalar yapılmış ve neden bu yönde bir tavsiyede bulunulduğu açıklanmıştır.

Ayrıca uygulama kolaylığı açısından ülkelerin bazı limitler belirleyebileceği ve söz konusu limitin altındaki finansman giderinin kısıtlamaya tabi olmayabileceği tavsiye edilmiştir. Bunun yanı sıra kamu yararına gerçekleştirilen belirli bir büyüklüğün üzerindeki projeler ile ilgili maliyetin de kısıtlamaya tabi tutulmaması BEPS 4 No.lu eylem planında önerilmektedir. Ülkemiz uygulamasında bu tavsiye bir ölçüde gider ve maliyet unsurlarından yatırımın maliyetine eklenenlerin gider kısıtlaması kapsamı dışında tutulmasıyla karşılanmaktadır.

- Finansman maliyetinin hesabı (Brüt - net maliyet farkı)

Bilindiği üzere finansman gider kısıtlamasına ilişkin açıklamaları içeren Tebliğ Taslağında finansman giderlerinin yanı sıra finansman geliri de elde etmiş olan mükelleflerin bu gelir ve giderlerini birbiri ile netleştirmeden finansman giderleri toplamının gider kısıtlamasına konu edilmesi gerektiği belirtilmektedir.

BEPS 4. Eylem Planı metninde ise her ne kadar böyle bir brüt maliyet yönteminin uygulamasının kolay olacağı göz önünde bulundurulsa da özellikle aynı finansmandan kaynaklanan gider ve gelirlerin birbirleri ile netleştirilmemesinin hakkaniyetli olmayacağı ve mükellef nezdinde bir çifte vergilendirmeye sebep olacağı belirtilerek vergi idarelerine söz konusu gider ve gelirleri netleştirmeleri yönünde tavsiyede bulunulmaktadır.

Ancak bu durumda da mevzuatta gerekli düzenlemelerin yapılması ve sair giderlerin finansman giderleri olarak gösterilmesinin önüne geçilmesi gerektiği de ayrıca belirtilmektedir.

OECD BEPS Eylem Planı 4 No.lu Aksiyon kapsamında önerilerin değerlendirilmesi

Finansman gider kısıtlamasına benzer uygulamaların sadece Türkiye’de değil dünyada da sıklıkla uygulandığını gözlemliyoruz. Bu kapsamda, uluslararası uygulamaların da değerlendirilmesi uygulamaya yön verme noktasında faydalı olabilir. Örneğin; Faiz ve Diğer Finansal Ödemeler Yoluyla Oluşan Matrah Aşındırılmasını Sınırlayıcı Tedbirler başlıklı BEPS 4 No.lu Aksiyonu kapsamında önerildiği üzere EBITDA’nın belirli bir yüzdesinin aşılması halinde aşan kısmın gider kısıtlamasına tabi tutulması. Söz konusu oran sektör bazında belirlenebileceği gibi konsolidasyona tabi grup şirketleri için grup bazında bir belirlemede değerlendirilebilir.Bu şekilde bir yaklaşım şirketlerin gider kaydettikleri net finansman gider ve maliyetlerine odaklanarak, vergiye tabi kazanç (gelir) yaratılması ile gider kısıtlaması arasında doğrudan bir bağ kuracaktır. Belirlenen oranın altında finansman gideri olan işletmelerin, söz konusu haklarını sonraki yıllara taşıması da değerlendirilebilir.

2008 yılında mali piyasalarda yaşanan krizin ardından uluslararası vergi mimarisinin yeniden tasarımı G-20, OECD ve AB'nin ajandasına girdi. Çünkü mevcut vergileme kuralları gelirin hem kaynak ve hem de lehdarın mukim olduğu ülkede vergilenmemesi veya düşük oranda vergilenmesine imkân veriyordu. Buna karşı G-20 liderliğinde OECD'nin "Matrah Aşındırma ve Kâr Kaydırma" (BEPS) projesi oluşturuldu. BEPS'in 4 nolu aksiyonu "faiz indirimleri sınırlaması" olarak belirlenerek; faiz ve diğer finansal giderlerle vergi matrahının aşındırılmasına karşı faiz indirimine sınırlamalar getirildi.

BEPS aksiyonlarının netleşmesinin akabinde aksiyonlar ülkelerin yerel mevzuatlarına yansıdı. Ancak dijitalleşen ekonominin vergileme zorluklarına ortak çözüm konusunda uzlaşı henüz gerçekleşmedi. Benzer şekilde AB'de, AB Vergiden Kaçınma Direktifi ile üye devletlere; vergi mükelleflerinin faiz, amortisman ve vergi öncesi kazançlarının (FAVÖK) en çok yüzde 30'una kadar faiz indirimi esasını benimsedi. Ancak AB'de genel olarak faiz indirim sınırlaması örtülü sermaye ile birlikte uygulanmıyor.

 

Bu makalede yer alan açıklamalar, yazarının konu hakkındaki kişisel görüşünü yansıtmaktadır. Makaledeki bilgi ve açıklamalardan dolayı EY ve/veya Kuzey YMM ve Bağımsız Denetim A.Ş.’ye sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz.