Skip to Content

Yeni nesil dolaylı vergiler

Gözde Küçükçelebi

Dünya üzerinde birçok ülke, maliye politikası aracı olarak vergilendirme sisteminden faydalanmaktadır. Ülkeler belirli ekonomik, mali ve sosyal amaçlara ulaşmak için vergiler koymakta, mevcutta var olan vergileri değiştirmekte veya kaldırmaktadır.

Vergilendirme, dönemine göre çeşitli isimlerde, formlarda ve oranlarda karşımıza çıkmıştır. Baktığımızda Cumhuriyet dönemi öncesi Osmanlı döneminde, köylülerin ürettikleri tarım ürünleri için ödedikleri Öşür (Aşar), gayrimüslimlerden işledikleri toprağın büyüklüğüne ve toprağın verimine göre alınan Haraç ve yine gayri müslimlerden askere gitmedikleri için alınan Cizye Vergisi gibi genel olarak şer’i vergiler alınmaktaydı.

Cumhuriyet dönemiyle birlikte şer’i vergilendirme sisteminden, Batılı devletlerin uyguladıkları vergilendirme sistemine geçiş süreci başlamıştır. İlk olarak, Cumhuriyet’in ilanından 2 yıl sonra 1925 yılında Öşür Vergisi yürürlükten kaldırılmıştır. II. Dünya Savaşı yılları sırasında olağanüstü vergi olarak sayılan, özellikle Müslüman olmayan ticaret insanlarının kazançlarını vergilendirme amaçlı yürülüğe konulan Varlık Vergisi ile çiftçilerin üretmiş olduğu tarım ürünleri üzerinden pay almak amacıyla konulan Toprak Mahsulleri Vergisi karşımıza çıkmaktadır. Bu vergiler, içinde bulunulan dönemi düzenlemek adına yürürlüğe konulan ve kısa bir süre içerisinde de yürülükten kaldırılan vergilerdir. Keza çok yakın bir geçmişte 17 Ağustos 1999 Marmara depreminde meydana gelen zararı karşılamak ''deprem vergisi'' olarak bilinen “Özel İletişim Vergisi” yürürlüğe konulmuştur. Bakıldığında ekonomik nedenler, doğal afetler ve savaş gibi sebeplerle, finansman ihtiyacını karşılamak için genel olarak olağanüstü gelir ve servet vergilerine başvururulduğu görülmekle birlikte, Gelir Vergisi Kanunu (GVK) ve Kurumlar Vergisi Kanunu (KVK), Katma Değer Vergisi Kanunu (KDVK) ve Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nun (ÖTVK) gibi yürürlüğe konulduğu tarihten bu yana uygulanan ve ülkenin vergi gelirlerinin büyük bir kısmını oluşturan vergiler de Türk vergi sisteminin temelini oluşturmuştur.

Geçtiğimiz 40-50 yılda, özellikle hava kirliliği, kimyasal atık gibi zararlı etmenler nedeniyle oluşan iklim değişiklikleri, Dünya’nın gelecekte yaşanılabilir bir yer olarak kalması adına tüm ülkeleri, doğa, çevre ve insan konularına daha çok önem vermeye zorladı. Bu kapsamda Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi, Viyana Sözleşmesi, Montreal protokolü, Kyoto Protokolü ve son olarak Paris Anlaşması gibi birtakım protokol ve anlaşmalar ile iklim değişikliğinin önüne geçmeye yönelik adımlar atılması hedeflenmiştir. Ülkemizde bu protokol ve anlaşmaların düzenlenme çalışmalarının yanı sıra, çevreye zarar veren ürünlerin ticareti kapsamında vergi veya pay olarak birtakım gelir elde edilmektedir. Buna en güncel, plastik ambalaj/poşet kullanımını azaltmak adına alınan Geri Kazanım ve Katılım Payı (GEKAP) örnek olarak gösterilebilir.

Çevre konularının yanında, insan odaklı yapılan çalışmalarda çok çarpıcı sonuçlar ortaya konulmuştur; buna göre insanlık tarihinde ilk kez, çok yemekten ölen insanların sayısı, gıdaya erişememekten dolayı ölen insan sayısından fazla çıkmıştır. 2010 yılındaki verilere göre yetersiz beslenme ve gıdaya erişim sorunlarından kaynaklı can kayıplarının sayısı yaklaşık bir milyon iken, tek başına obezitenin üç milyondan fazla insanın hayatını kaybetmesine yol açtığını göstermektedir. Yapılan araştırmalar, kişinin fast-food ürünlerle beslenmesinden dolayı ölme ihtimalininin, ebola virüsü ya da silahlı bir terör saldırısında hayatını kaybetme ihtimalinden çok daha yüksek olduğunu ortaya koymuştur. Bu nedenle de obezitenin insan sağlığı açısından büyük bir tehdit oluşturmaya başladığını söylemek yanlış olmayacaktır. Dünyanın birçok yerinde sağlıksız gıdaların, sağlıklı ve taze olan gıdalara oranla daha ucuz ve daha yaygın olması sebebiyle, insanlar ister istemez obeziteye teşvik edilmektedir. Özellikle Amerika’da ciddi oranda obezite sorunu bulunmaktadır. OECD ülkelerindeki obezite oranlarına baktıldığında Türkiye’nin de genel ortalamanın üzerinde yer aldığı görülmektedir.

Kaynak: https://www.oecd.org/health/obesity-update.htm

Obezitenin ülkemiz de dahil olmak üzere pek çok ülke için önemli bir sorun haline gelmesi, bu soruna yönelik çok kapsamlı adımlar atılmasını ve eylem planları oluşturulmasını zorunlu kılmaktadır. Bu kapsamda da başvurulan araçlardan birisi de sayıları her geçen gün artan sağlıksız ürünler üzerine ilave vergiler koymak ve böylece tüketicilerin tercihlerini daha sağlıklı ve taze gıdalara çekmek suretiyle tüketimini azaltmaktır.

Obezite vergilerinin kısaca temel amacı, yüksek kalorili, yüksek şeker ve yağ içeren; lif, protein, vitamin ve mineraller bakımından zayıf olan gıdalara ek vergiler getirerek, bu ürünlerin tüketimini azaltmak, üreticileri ise nispeten daha sağlıklı gıdalara yönlendirmektir. Bunu engellemek için dünyanın birçok yerinde uygulanmaya konulan obezite vergileri temelde;

- Kompozit ürün grubu vergisi,

- Besin yağ vergisi,

- Zararlı bileşenlerden oluşan indekse göre alınan vergiler,

olmak üzere üç gruba ayrılmakla birlikte, genellikle şekerli içeceklerden (şeker vergisi) alındığı görülmektedir.

Obezite vergisi uygulanış açısından bir tüketim vergisi şeklinde uygulanmaktadır. Uygulanan obezite vergisinin matrahı spesifik veya advalorem olabilmektedir. Yapılan araştırmalar spesifik verginin, tüketimi düşürmekte daha fazla etkili olduğunu ve daha fazla kalori kaybına neden olduğunu ortaya koymuştur. Fakat spesifik verginin, advalorem vergiye göre daha regresif olabileceği de ileri sürülmektedir. Düşük gelirli insanların gıda harcamalarının gelirleri içindeki payı, yüksek gelirlilere göre daha fazla olduğundan, bu regresif etkinin düşük gelirli insanlar üzerinde ekonomik açıdan olumsuz etki yaratacağı düşünülmektedir.

Dünya’da uygulanan obezite vergilerine bakıldığında, genellikle şekerli içecek vergisi alındığı görülmektedir. Şekerli içeçeklerin yanı sıra şekerlemeler, çikolatalar, dondurmalar ve yağlar üzerinden de gerek advalorem gerekse spesifik vergiler alındığı görülmektedir:

Kaynak: https://docplayer.biz.tr/105048401-Obezite-vergisi-ulke-uygulamalari-1-2-country-experiences-for-obesity-tax.html

Türk vergi sisteminde sadece obezite ile mücadeleye yönelik uygulanan doğrudan bir vergi uygulaması mevcut değildir. Özellikle ÖTV Kanunu’nda da meyve suları, meyveli gazoz vb. bazı şekerli ürünler için yapılmış düzenlemeler ile ürünlerin daha yüksek oranda vergilendirilmesi sağlansa veya bu ürünlerin ithalatlarında yüksek gümrük vergileri, ilave gümrük vergileri uygulansa da bu Kanunların da sağlık konusu düşünülerek düzenlenmediği bilinen bir gerçektir.

Bilindiği gibi, GEKAP ile ilgili 2872 sayılı Çevre Kanunu’nda Aralık 2018 tarihinde değşiklik yapılmış, ilgili değişiklikler kapsamında 31 Aralık 2020’de de GEKAP Yönetmeliği yayımlanmıştı. Bakıldığında GEKAP aslında ülkemizde son 1 yıldır sistematik bir şekilde uygulanıyor. Fakat dünya genelinde birçok ülkenin bu uygulamayı çok uzun yıllardan beri sistematik ve işler bir şekilde uyguladığını biliyoruz.

Aynı GEKAP gibi, Türkiye’de de diğer dünya ülkelerine benzer bir şekilde öncelikle şekerli ürünler üzerinden belirli miktarlarda obezite vergisi alınmaya başlanması olası bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu şekilde bir düzenlemeye gidilmemesi halinde de KDVK’da bu mal gruplarının yeniden gözden geçirilerek obeziteye sebep olabilecek un, şeker, çikolata ve yağların oranlarında artış tercih edilebilir ve/veya sağlıklı tüketime konu olan meyve-sebze, süt ürünleri veya balık çeşitleri gibi ürünlerin KDV oranlarında daha düşük seviyeler uygulanabilir.

Obezitenin dünya çapında en az savaş veya doğal afet kadar küresel bir tehdit oluşturduğu açıktır. Gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakma duyarlılığı çeşitli çevre protokolleri ve anlaşmalarıyla nasıl destekleniyorsa, beslenme konusunda da aynı şekilde temkinli adımlar atılması gerekiyor. Bu kapsamda da nesillerimizin daha sağlıklı ve temiz bir dünyada yaşaması için, otoritelerin yaşadığımız dönemin şartlarına bağlı olarak yeni nesil dolaylı vergiler getirmesi kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor.

Kaynakça

https://dergi.sayistay.gov.tr/Upload/95906369/files/dergi/pdf/der106-m5.pdf

https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/462887

https://www.oecd.org/health/49716427.pdf

https://cdn.istanbul.edu.tr/file/JTA6CLJ8T5/2D541ED2030D492A87F6FB1756946828

auzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/tvs.pdf

https://docplayer.biz.tr/2787956-Ozel-gundem-obezite-vergisi-siki-maliye-politikasinin-bir-araci-olabilir-mi-sencer-turunc.html

 

 

Bu makalede yer alan açıklamalar, yazarının konu hakkındaki kişisel görüşünü yansıtmaktadır. Makaledeki bilgi ve açıklamalardan dolayı EY ve/veya Kuzey YMM ve Bağımsız Denetim A.Ş.’ye sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz.