Yeniden yeni Gümrük Kanunu gündemde

Sercan Bahadır | 04/02/2019 | (Tüm Yazılar)

Bu günlerde sıcak gündem maddesini yeni Gümrük Kanunu oluşturuyor. Bunun ana nedeni, geçen haftalarda Ticaret Bakanlığı tarafından sivil toplum örgütlerinin yeni kanun tasarısı ile ilgili görüşlerinin sorulması. Aslında mevcut kanun tasarısı 2 yıl önce de gündeme gelmiş ama bir türlü hayata geçememişti. O dönem de aynı tasarı üzerinden birçok görüş alınmış ve ilgili bakanlık ile paylaşılmıştı. Konu bizim için yeni değil.

Belki o dönemlere ilişkin bir hatırlatma yapmakta fayda var. Anılan tasarı, Avrupa Birliği (AB) ‘Gümrük Kodu’na (Union Customs Code – UCC) uyum için yapılıyor. AB yeni Gümrük Kanunu 1 Mayıs 2016 tarihi itibari ile yürürlüğe girdi. Bizim gibi ülkelere de 2020’ye kadar geçiş süreci tanındı. Biz de bu tasarı ile 2 yıl önce başladığımız çalışmayı tekrar başlatıyoruz.

Yeni Gümrük Kanunu tasarısındaki yenilikler

Yeni AB Gümrük Kodu, AB tarafında uygulanmaya başlandı ve bu uygulama ile kanunun temel yaklaşımının “Ticaretin Kolaylaştırılması” olduğu gözlemleniyor. Bu kolaylaştırmanın ise güvenilir şirketler üzerinden yapıldığı görülüyor. Devlet tarafından güvenilir olarak sertifikalandıran şirketlerin gümrükleme mantığı kökten değişiyor. Bu kanun tasarısında da aynı yaklaşımın olduğu görülüyor ve aşağıdaki uygulamaların hayata geçirilmesi ile tasarlandığı görülüyor:

*Vergi erteleme için kapsamlı teminatta indirim verilmesi
*Vergilerin ödenmesinin ertelenmesi
* Merkezi Gümrükleme
* Kayıt yoluyla beyan
* Öz değerlendirme

Yukarıda belirtilen yeni uygulamalardan “merkezi gümrükleme” uygulaması öne çıkıyor. Yetkilendirilmiş Yükümlü Sertifikası’na sahip şirketler (YYS), eşyanın fiziki olarak gümrük bölgesine girip çıktığı veya eşyanın sunulduğu gümrük idaresinde gümrük beyanlarını vermek zorunda kalıyor. Ancak Birlik Gümrük Kodu'na uyumlu olarak yeni Gümrük Kanunu tasarısında, yetkilendirilmiş yükümlü sıfatına sahip olan şirketlerin eşyanın hangi gümrük idaresine geldiğine bağlı kalmaksızın ticari kayıtlarını gerçekleştirdikleri ve kendilerine en yakın olan gümrük idaresinde gümrükleme sürecini tamamlayabilmelerine imkân sağlanıyor.

Ayrıca, “kayıt yolu” ile gümrük işlemlerinin sonuçlandırılmasının da gümrükleme süreçlerinde ciddi bir avantaj yaratacağı görülüyor. Özellikle tüm gümrük işlemlerinde “elektronik veri işleme tekniğinin” kullanılması hedefi, şirketler açısından elektronik donanım ve yazılımlarının birbirlerine entegre olma zorunluluğu getireceği aşikar. Son dönemdeki BlockChain çalışmalarına da bu tasarının hizmet edeceği anlaşılıyor.

Yeni kanun bir fırsat olabilir

Yeni kanun tasarısı süregelen birçok uygulamanın da gözden geçirilmesine bir fırsat tanıyor. Bu nedenle de birçok kuruluş ve şirket yaşadıkları sorunların çözüm önerileri için bu tasarıyı bir fırsat görüyor. Şöyle ki, gümrük işlemlerinde bir vergileme unsuru hatasının düzeltilmesi maalesef bir idari para cezasının konusu oluyor. 2009 yılında Gümrük Kanunu’nda yapılan bir değişiklik ile eksik bir vergi matrahı tutarını gümrük idaresine “kendiliğinden bildirim” durumunda vergilerin %45’i oranında idari para cezası hesaplıyor. Özellikle, lojistik işlemlerindeki hatalar nedeni ile ortaya çıkan miktar farklılığı durumlarında, ithalatçı şirketin herhangi bir dahli olmamasına karşın, gümrük idaresinde doğru vergi ödeme adına yapacağı bildirim bir cezai işleme konu olabiliyor. Hâlbuki vergi idaresi tarafında benzer durum ile karşılaşıldığında herhangi bir idari para cezası hesaplanmıyor.

Diğer bir konu, idari para cezalarındaki zamanaşımı süreleri. Vergi aslına bağlı idari para cezalarında zamanaşımı süresi 3 yıl iken; vergi aslına bağlı olmayan idari para cezalarında ise bu süre nispi olanlarda 8 yıl, maktu olanlarda 3-5 yıl. Aynı kanun kapsamında iki ayrı zamanaşımı süresi ile karşı karşıya kalınıyor. Hatta aynı gümrük rejim için (dâhilde işleme rejimi) duruma göre zaman aşımı süresi 3 veya 8 yıl olabiliyor. Bu farklılığın ana nedeni, 2005 yılında hayatımıza giren kabahatler kanunu. Her ne kadar Gümrük Kanunu aynı Vergi Usul Kanunu gibi idari para cezalarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümler (başvuru yolu ve süresi, itiraz yolu ve süresi), ödeme usulü ve zamanaşımı gibi düzenlemeleri içermesine karşın usul yönünden özel bir kanun gibi değerlendirilmiyor. Aslında vergi uygulamaları açısından gümrük vergileri de dikkate alınarak bu farklılığın giderilmesi gerekiyor.

Ne yapılmalı?

2 yıl önce de bu tasarı gündeme geldiğinde Dünya Gümrük Günü’ne denk gelmişti. O zamanda bu tasarı üzerinde durulurken en çok konuştuğumuz konu güvenilir şirket statüsü kazanan şirketler için gümrük işlemlerinin daha kolay ve hızlı olacağıydı. O dönem YYS sahibi şirket sayımız çok az olduğu için bu yorumlar çok anlamlı olmuyordu. Ama şimdi 400’e yakın YYS sahibi şirket var ve bu şirketler dış ticaret işlemlerimizin büyük çoğunluğunu kapsıyor. Bu açıdan, bu tasarının hayata geçmesi ile güvene dayalı, denetlenebilir ve şeffaf bir gümrükleme yapısına geçiliyor diyebiliriz. Bunu yaparken de ülkemizin gümrükleme gerçeğine uygun olarak şirketlerden gelen görüşlerin dikkate alınması gerektiği düşüncesindeyiz. Özellikle yeni Gümrük Kanunu mevcut uygulamalarda karşılaşılan sorunların çözümü için bir fırsat olarak görülüyor.

 

Bu makalede yer alan açıklamalar, yazarının konu hakkındaki kişisel görüşünü yansıtmaktadır. Makaledeki bilgi ve açıklamalardan dolayı EY ve/veya Kuzey YMM ve Bağımsız Denetim A.Ş.’ye sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz.