Page 5 - VGMayıs_2018
P. 5
Vergide Gündem
Ender İnelli
Örtülü sermayede KDV bilmecesi
Vergi matrahının aşındırılmasına engel olmak amacıyla ihdas edilen düzenlemeler genel
olarak “vergi güvenlik müesseseleri” olarak adlandırılıyor. Söz konusu düzenlemelerin
en önemlilerinden biri de şüphesiz “örtülü sermaye” müessesesi.
Örtülü sermaye, sadece kurumlar vergisi açısından değil katma değer vergisi
uygulaması açısından da özel önem arz ediyor. Zira katma değer vergisi pratiği
açısından, borç veren ve borç alan nezdinde yapılması gereken işlemler oldukça teknik
hususlar barındırıyor. Konunun teknik boyutu, yasal düzenlemelerin farklı şekillerde
anlamlandırılmasını ve buna bağlı olarak da farklı uygulamaları beraberinde getiriyor.
Örtülü sermaye kavramı
Kurumların, ortaklarından veya ortaklarla ilişkili olan kişilerden doğrudan veya dolaylı
olarak temin ederek işletmede kullandıkları borçların, hesap dönemi içinde herhangi
bir tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını aşan kısmı, ilgili hesap dönemi için örtülü
sermaye sayılıyor.
Örtülü sermayeye isabet eden giderlerin durumu
Kurumlar Vergisi Kanununun 11. maddesinde, kurum kazancının tespiti sırasında
indirilmesine izin verilmeyen giderler topluca sıralanmış durumda. Söz konusu maddeye
göre; örtülü sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faiz, kur farkları ve benzeri
giderlerin indirimi mümkün değil.
Ayrıca, örtülü sermaye üzerinden kur farkı hariç, faiz ve benzeri ödemeler veya
hesaplanan tutarlar, Gelir ve Kurumlar Vergisi kanunlarının uygulanmasında, gerek
borç alan gerekse borç veren nezdinde, örtülü sermaye şartlarının gerçekleştiği hesap
döneminin son günü itibarıyla dağıtılmış kâr payı veya dar mükellefler için ana merkeze
aktarılan tutar sayılıyor.
Zaten olayları katma değer vergisi açısından karmaşıklaştıran, değişik görüş ve
uygulamaların ortaya çıkmasına sebebiyet veren yer de tam burası.
Finansman temini işlemlerinde KDV
Katma Değer Vergisi Kanununun 1. maddesinde; Türkiye’de yapılan ticari, sınaî, ziraî
faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesindeki teslim ve hizmetlerin katma değer
vergisine tabi olduğu hüküm altına alınmış durumda.
Yasanın 4. maddesinde ise hizmet, “teslim ve teslim sayılan haller ile mal ithalatı dışında
kalan işlemlerdir. Bu işlemler; bir şeyi yapmak, işlemek, meydana getirmek, imal etmek,
onarmak, muhafaza etmek, hazırlamak, değerlendirmek, kiralamak, bir şeyi yapmamayı
taahhüt etmek şeklinde gerçekleşebilir.” denilmek suretiyle tanımlanmış.
Kanunun lafzından anlaşıldığı üzere, hizmet kapsamına giren işlemler tadadi olarak
sayılmış; teslim ve teslim sayılan haller ile mal ithalatı dışındaki her türlü ticari mahiyeti
havi işlem, katma değer vergisi uygulamasında hizmet olarak kabul edilmiş.
Mayıs 2018 Mayıs 2018 5