Skip to Content

Gümrükte Gündem 2017

Sercan Bahadır

Son yedi yılda düzenli olarak yaptığımız Gümrükte Gündem seminerinin yedincisini 29 Kasım tarihinde gerçekleştirdik. Geniş katılımın olduğu seminerde, hem teknik konular konuşuldu hem de filli uygulamalar paylaşıldı. Özellikle iyi örnek ve uygulamaların paylaşımı, teknik konuların sahadaki karşılığının görülmesi anlamında önemli oldu. 

Teknik bölümün ana başlıkları; son dönemde popüler olan gümrükteki dijital uygulamalar, ihracat kontrolleri ve Yetkilendirilmiş Yükümlü Statüsü (YYS) mevzuatındaki son değişiklikler oldu. Aslında gümrük ile ilgili hangi konuyu konuşsak yolun sonu YYS’ye çıkıyor. Çünkü birçok yenilik ve değişimin arkasında YYS’den beklentiler veya YYS’den daha fazla avantaj elde etme isteği yatıyor. Gümrük 4.0 diye adlandırdığımız gümrük uygulamalarındaki robotics, dijitalleşme gibi araçlar YYS ile birlikte değişen gümrük iş yapma modeline hizmet ediyor.

Endüstri 4.0 gibi gümrük dünyasında YYS ile birlikte yaşanan gümrük 4.0 değişimi konuşulurken öne çıkan diğer konu ise son dönemde ciddi artış gösteren korumacılık uygulamaları oldu. Bunu gözden kaçırmamak adına bu alandaki gelişme ve sorunlara bir kez daha değinilmeli.

İGV’lerde artış devam ediyor

İlave gümrük vergisi (İGV) uygulamalarına, ilk olarak 2011 yılında yerel üreticileri koruma adına tekstil sektörü ile başladığında bu kadar yaygınlaşacağı tahmin edilemiyordu. İlk olarak bazı hazır giyim ürünlerine İGV için geçici teminat uygulaması ile başlandı. Ama şimdi bakıldığında 21 ayrı Bakanlar Kurulu Kararı ile birçok ürüne İGV uygulanıyor. Bu uygulama ile getirilen vergilerin normal gümrük vergisi oranının 3 veya 4 katı olması nedeniyle ithalatçılar arasında en önemli konu İGV oluyor.

Vergi oranlarının yüksek olması dışında diğer tartışılan konu ise İGV uygulamasına yönelik. İGV, Avrupa Birliği (AB) ülke menşeli ürünlerden tahsil edilmiyor. STA’lar menşei esaslı bir anlaşma olduğu için menşei tevsikinde bir problem yok. AB ile olan gümrük birliğimiz serbest dolaşım esasına dayanıyor ve bu kapsamda olan bir ürün (sanayi ve işlenmiş tarım ürünü) A.TR Dolaşım Belgesi ile ithal ediliyor ise herhangi bir gümrük vergisinin ödenmemesi gerekiyor. Ancak İGV uygulamasına göre A.TR Dolaşım Belgesi ile eşyanın ithal ediliyor olması tek başına yetmiyor ayrıca AB menşeli olması da şart. Fakat düzenlemede bu menşei ispatının nasıl yapılacağına dair açıklama yer almıyor. Bu boşluk nedeniyle gümrükler de farklı uygulamalar ile karşılaşılıyor. Farklı uygulamalar nedeniyle mağduriyet yaratmama adına menşei ispatının hangi belge ya da beyan ile yapılacağı bir an önce düzenlenmeli.  

Diğer konu AB tarafı ile ilgili. A.TR Dolaşım Belgesi ile ithal edilen bir ürüne İGV adı altında bir gümrük vergisi alınmasına itiraz ediliyor. Gümrük Birliği güncellenmesi gerçekleşir ve AB ile aramızda tahkim uygulamaya konursa AB tarafından ilk gündeme gelecek konunun bu olacağını tahmin etmek çok zor değil.

Gözetim uygulamalarında da ciddi bir artış var 

Ekonomi Bakanlığı tarafından yerel üreticileri koruma adına son dönemde en sık kullanılan araçlardan birisi de gözetim uygulaması. Her gün bir yeni gözetim uygulaması hayata geçiyor desek abartmamış oluruz. Bu uygulamada esas olan, belirlenen birim fiyatın altında ithal edilen bir ürün olursa, Bakanlıktan gözetim belgesi alma zorunluğu olması. Böylelikle belirlenen fiyatın altında bir ithalat olması durumu hem izlenebilmekte (tedbir alma adına) hem de gözetim belgesi alınmak suretiyle ithalatı zorlaştırılıp engellenmekte. Şirketler, gözetim belgesi ile ilgili bu zorluğu, dikkate aldıkları birim kıymeti, gözetim ile belirlenen fiyatın üzerine çıkararak aşıyor ve gözetim ilave bir vergi ödeme olarak karşılarına çıkıyor.

Bu uygulamanın iki yönlü yansıması oluyor. Birincisi, ithalatçı gümrükte ödediği fazla vergiler nedeniyle ürün maliyetinin artması durumunda bu ürün grubunda yerel üretici yok ise ithalat maliyetinin artışının tüketici fiyatlarına yansıması. Diğeri ise devreden KDV sorunu yaşayan ithalatçılarda bu sorunun daha da artmasıdır. KDV uygulamamızda, devren KDV’nin mükelleflere ödemesinde sorunlar yaşandığı için şirketler KDV alacaklısı olmaktadır. Son dönemde bu konuda çok sık açıklama yapıldığını görüyoruz. Özellikle İngiliz KDV Modeli ile devren KDV tutarlarının 1 veya 3 ay içinde ödeneceği ve KDV’nin üretici üzerinde bir yük olmaktan çıkarılacağı söyleniyor. Eğer bu uygulama hayata geçerse, gözetimden kaynaklanan devren KDV sorunu da aşılmış olacaktır.

Gözetim uygulamasının, KDV mekanizmasının sağlıklı işlemesine engel olması ve devren KDV sorununa neden olmasını bir örnek ile açıklayalım. Örneğin mal bedeli aslında 30 TL olan ama gözetim nedeni ile 50 TL’den ithal edilmek istenen bir ürün için ödenen KDV 5,4 TL olması gerekirken 9 TL olmaktadır. Yurt içinde 40 TL'ye satıldığını düşünürsek bu üründen toplanan KDV 7,2 TL olacak. İthalatta ödenen KDV (9 TL) hiç bir suretle tüketiciye yansıtılmayacak ve üretici üzerinde bir yük olarak kalacak (9 TL - 7,2 TL = 1,8 TL devren KDV olacak). Her bir ithalat ile bu rakam daha da artacaktır.

 

Bu makalede yer alan açıklamalar, yazarının konu hakkındaki kişisel görüşünü yansıtmaktadır. Makaledeki bilgi ve açıklamalardan dolayı EY ve/veya Kuzey YMM ve Bağımsız Denetim A.Ş.’ye sorumluluk iddiasında bulunulamaz. Mevzuatın sık değiştirilen ve farklı anlayışlarla yorumlanabilen yapısı nedeniyle, herhangi bir konuda uygulama yapılmadan önce konunun uzmanlarından profesyonel yardım alınmasını tavsiye ederiz.